İsa Mesih’in kim olduğunu düşündüğümüzde; öğrettiği, konuştuğu, yemek yediği, güldüğü günleri gözümüzde canlandırmaya çalıştığımızda nasıl birini görüyoruz? Filmlerden veya kilise duvarlarından alışık olduğumuz görüntüler aklımıza geliyordur belki; uzun saçlı, uzun giysili… Ayağında çarıklarla yürüyor tozlu yollarda… Biraz kavruk tenli belki, Ortadoğulu olduğu için…
Şimdi iki bin yıl kadar ileri, günümüze gelelim. İsa Mesih günümüzde genç bir adam olarak aramızda yaşasaydı nasıl görünürdü sizce? İsa’yı iki bin yıl öncesinin insanı olarak görmeye o kadar alıştık ki heralde O’nu günümüzün giysileriyle düşünmek bize tuhaf geliyordur. O’nu bizim gibi giyinmiş görmek ilginç olurdu, değil mi? Şimdilik ezberlerimizi unutalım. Bi’ düşünün… Mesih aramızda şimdi yaşıyor. İsa bizim gibi giyiniyor, bizim yediklerimizi yiyor, bizim gibi konuşuyor. Nasıl görünüyor İsa? Nasıl konuşuyor? Nasıl biri?
Diyelim ki İsa bugün bizim de arkadaşlarımızdan biri, tanıdığımız biri olmuş yani. Dostları olarak birlikte yiyip içiyoruz, gülüyoruz, sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz, O’ndan fikir alıyoruz, O’ndan ilk kez duyduğumuz bazı şeylere şaşırıyoruz, üzerinde düşünüyoruz. Bizim gibi giyiniyor (kıyafetlerini gözünüzde canlandırmayı deneyin), bizimle aynı şeyleri yiyor (dürüm mesela), bizimle gülüyor, şakalaşıyor; doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı yeri bilenlerimiz var, aynı mahalleden yakınları, dostları O’nu tanırlar, çocukluğunu bilirler. Ama aynı zamanda yabancı biri gibi, bu dünyadan değil gibi… Bizim düşünmediğimiz gibi düşünüyor, aklımıza gelmeyen konular hakkında konuşuyor, tarif edemediğimiz bir güven veriyor, anlatamadığımız dolulukta sözler söylüyor, hiç tahmin edemediğimiz mucizeler yapıyor, karşılaştığı her insana resmen sevgisinden döküyor, konuştuğunda sözlerinin yetki taşıdığını hissediyoruz. Sevgisinden biz de emin oluyoruz, O bir şey söylediğinde yapacağından, doğru olduğundan da emin oluyoruz.
Bu İsa günlerden bir gün benim salonumda, en sevdiğim koltuğumda, yanımda oturdu. Üzerinde kot pantolonuyla sıradan düz bir tişört vardı. Sakin ruhuyla, yetkin sesiyle, nasılsın diye sordu. Öyle dua ediyor da değildim, çalışıyordum. Nasılsın sorusu da öyle çok derinlikli değildi, hepimizin birbirimize söylediğimiz ‘naber’ gibiydi. Zihnimin yaratıcılığı (Kutsal Ruh’un etkisi miydi acaba?) beni gülümsetti ama aynı zamanda düşündürttü de. Elimdeki işi bırakıp İsa’yı bu haliyle hayal etmeye başladım. Ama daha derin bir sohbet hayal etmedim. Öylece oturmuş işte, başkası benimle nasıl oturuyorsa öyle. O zaman fark ettim, herkes için geçerli değildir elbette ama çoğunlukla bizim İsa’yı tanıma ve O’na güvenme adımlarımız benzer oluyor: Önce peygamber olarak biliyoruz İsa’yı (bizden uzak, çok kutsal, yabancı biri), sonra biraz okuduğumuzda insan olarak ne büyük işler yaptığını öğreniyoruz (biraz daha yakın ama kutsal ve hala yabancı), sonra O’ndaki tanrısallığı anlıyoruz (bize yakın ama kutsal olduğu için yine de yabancı), sonrasında da sanki İsa Vahiy kitabında betimlenen haliyle, sandaletli ve ışıl ışıl kalıyor zihnimizin köşesinde.
Oysa İsa bugün etiyle, kanıyla görebildiğimiz, bizim gibi giyinen biri olsaydı, düşünsenize… Ben belki, örneğin, yaşını başını almış biriyken, yanımdaki bu kişi genç ama yetkin bir adam. Bana saygı duyuyor, benim geçmişten biriktirdiğim yüklerimi fark ediyor, anlıyor, herkes aynı şeyleri benden dinlemekten bıkmışken beni dinliyor, yüreklendiriyor; O’nunla kendimi canlanmış, tazelenmiş hissediyorum. Küçükken babasıyla atölyede çok çalışmış, elindeki kolundaki kıymık izleri hala görünüyor. Birlikte çayımızı içiyoruz, ince belli bardakta.
Belki de ben O’ndan çok daha gencim, bana abilik ediyor. Benimle gurur duyuyor bu kişi, hareketlerinden, sözlerinden, bakışından bunu belli ediyor. Beni uyardığında kendimi kötü hissettiğim oluyor, neden başkalarına söylemiyor da bana söylüyor diyorum, sonra anlıyorum ki aslında herkese ayrı ayrı söylüyor ama ben bunları görmüyorum, duymuyorum. Ama en önemlisi beni anlıyor. Herkesten gizlediğim, benim bile göremediğim yanlarımı fark ediyor, tam deminde söylüyor söyleyeceğini. Kendimi hem saygı görmüş, hem sevilmiş, hem sahiplenilmiş hissettiriyor bana. Eli omzumda. Yaptığım espriyi (heyecandan belki de kendi kendime diyorum ki ‘ne saçmaladım’ ben şimdi) kavrayıp gülümsüyor, karşılık da veriyor. Birkaç arkadaşımız pide lahmacun ayran filan almışlar, birlikte oturup yiyoruz.
İsa benim yaşlarımda biri belki şimdi. Birkaç yıldır tanıdığım, birlikte vakit geçirdiğim biri. O’nun yaşadığı bazı sıkıntılara ben de tanık olmuşum, şaşırtıcı mucizelerine de. Dostum olarak O’ndan saklama gereği duyduğum bir şeyler yaptığım da olmuş, dostumu, arkadaşımı, yani O’nu çok özleyip yanına gittiğim de veya bulunduğum yere çağırdığım da. Seni anlamıyorum dediğim de olmuş, beni anlamıyorsun dediğim de. Ama benden ne kadar üstün olduğunu hissettiğim ve bildiğim halde bunu unuttuğum zamanlarda bile bana her zaman hem net hem yumuşak huylulukla yaklaşmış ve hala öyle yaklaşıyor. Beraber oturduğumuz bir anda havaya yağmur yağacak mı acaba diye bakıp “Bugün de yağacakmış gibi, ne dersin” diyorum, benle birlikte havaya bakıp yarı ciddi bir ifadeyle, “Sürprizi bozmayayım şimdi” diyor. Gülüyoruz.
O’nu biraz böyle düşününce hareketleri geçmişin bir yankısı değil de, bugünün capcanlı görüntüsü oluveriyor bizim için. Bizim gibi konuşuyor ama günah işlemiyor. Bizim yaşam mücadelemizle benzer mücadeleden geçiyor ama günah işlemiyor. Bizim zorlandığımız konularda o da zorlanıyor ama günah işlemiyor. O bize yaklaşıyor, bizi anlıyor, bizi dinliyor, bize yol gösteriyor, bizi uyarıyor, bize şifa veriyor. İsa iki bin yıl önce değil de bugün aramızda yaşamış olsaydı, belki uzun giysiler değil de kot tişört giyecekti ve O’nun yüceliğini yine de görecektik, yine bize Tanrı’nın yüreğini, Tanrı’nın düşüncelerini yansıtıyor olacaktı. Üzerinde kot pantolonuyla “Ben İyi Çobanım” diyecekti, “Dünya’nın Işığıyım”, “Kapıyım”, “Yolum” diyecekti. Seni çok seviyorum ve senin için her şeyi yapmaya hazırım diyecekti. Canımı senin için vermeye bile hazırım diyecekti.
©2024, Hristiyan Forum. Her hakkı saklıdır. | Bu web sitesi, JS Prodüksiyon tarafından hazırlanmıştır.