Advent Mesih’in beden alıp aramıza gelişini kutladığımız bir dönemdir. Bu dönemde genellikle kiliselerde umutla, sevinçle ve sevgiyle ilgili vaazlar verilmektedir çünkü Rab, gelişiyle birlikte bize bu duyguları vermektedir. Biz de Protestan kiliseleri olarak her yıl bu geleneği sürdürmekteyiz. Bu dönemde İsa’nın doğumundan 4 hafta önceki her pazar günü için bir tane mum yakıyoruz.

 

Birinci hafta kiliselerimizde umut mumunu simgeleyen mumu yaktık. Bu daha çok O’nun vaadi ve O’nun umudu anlamına geliyor. İkinci hafta hazırlık mumunu simgeleyen mumu yaktık. Bu O’nun ışığı ve O’na hazırlanmak anlamına geliyor. Bu pazar ise kiliselerimizde üçüncü mumu yakacağız, bu mum sevinç mumu oluyor, bu da Luka 2:7-17’de yer alan meleklerin sevinç ilahileri söylemelerindendir. Aynı zamanda Advent zamanında yakılan bu sevinç mumu, bir anlamda İsa Mesih’i Rab ve Kurtarıcısı olarak kabul etmiş her bir insanın, her bir canın yüreğindeki derin sevincin simgesel bir ifadesidir diyebiliriz.

 

Bu sevinç, 430 sene boyunca Mısır’da köle olarak yaşadıktan sonra özgür olan bir halkın sevincidir. Bu sevinç, Roma’nın egemenliği altında, Tanrı’nın vaat ettiği Kurtarıcısını dört gözle bekleyen bir halkın sevincidir. Bu sevinç, Yeruşalim’in kurtuluşunu ve avutulmasını büyük bir özlemle bekleyen Şimon’un ve Anna’nın sevincidir. Bu sevinç İsa Mesih’i evine buyur eden Zakkay’ın sevincidir. Bu sevinç, ana rahminde sevinçten hoplayan, Yahya’nın sevincidir. Meryem kalkıp Zekeriya’nın evine girip Elizabet’i selamladığında, rahmindeki çocuk hopladı diye okuyoruz. Elizabet Meryem’e, bak, selamın kulaklarıma eriştiği an, çocuk (Yahya) rahmimde sevinçle hopladı, diyor. Aynı zamanda, bu sevinç, “Canım Rab’bi yüceltir; Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar” diye haykıran Meryem’in sevincidir (Luka 1:46-48). Bu sevinç, çok uzak diyarlardan gelip İsa Mesih’e hediyeler sunan Yıldızbilimcilerin sevincidir. Şöyle okuyoruz: Yıldızbilimciler Beytlehem’e giderlerken,Doğuda görmüş oldukları yıldız onlara yol göstermeye devam etti. Takip ettikleri yıldız çocuğun bulunduğu yerin üzerine varınca durdu. Ve bu durum karşısında olağanüstü bir sevinç duydular. Eve girip çocuğu annesi Meryem’le birlikte görünce yere kapanarak O’na tapındılar (Matta 2:1-12). Aynı zamanda bu sevinç, İsa Mesih’in ikinci gelişini dört gözle bekleyen bizlerin de sevincidir. Ve İsa Mesih’in Yuhanna 16:22’de dediği gibi, bu sevincimizi kimse bizden alamaz.

 

Etrafımıza baktığımızda herkes mutluluğun peşinde. Çünkü mutlu olmak güzel bir şey. Duyguların en istenileni belki de. Dikkat edin, en büyük gelir kaynağının eğlence sektöründe olduğunu göreceksiniz. Çünkü insanlar gerçekten mutlu olmak isterler. Stres atmak, yalnızlığı gidermek, sıkıntılarını unutmak ve belki de bir an olsun, insanın moralini bozan gerçek dünyadan kaçıp gitmek isterler. İçinde bulunduğumuz şartlar öyle zor ki sevinçli olmamızı engelliyor. Belki de sen bu yıl boyunca birçok zor durumlarla karşılaştın. Belki de birçok sorun ile boğuşmak zorunda kaldın ve birçok denenmeyle karşı karşıya geldin. Belki de hastalıklarla boğuştun ve ağrılar içerisinde inleyip durdun. Belki de sevdiğin bir kişiyi kaybettin, ya da ihanete uğradın. Kim bilir, belki de yalan yere suçlanıp haksızlığa maruz kaldın. Belki de fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldın. Dışlandın, aldatıldın, hayal kırıklığına uğradın, yoksulluk çektin, aç kaldın, belki de imanından dolayı dayak yedin. Kim bilir belki de uykularını kaçıracak derecede düşünceler ve kaygılar içerisine girdin; “İşimi kaybedersem, ailem kiliseye katıldığımı öğrenirse, üniversiteyi kazanamazsam, bir eş bulamazsam…” gibi kaygılar çektin belki de.

 

Tüm bu duygular, hisler gerçek olmasına rağmen esas gerçeğin daha büyük olduğunu hatırlamamız lazım. İsa’nın gerçeğini fark etmeliyiz. Çünkü bu gerçek bizi acılarımızdan, sıkıntılarımızdan özgür kılan İsa’nın gerçekliğidir. O’nun gerçekliği bizim gerçekliğimizden daha büyüktür. İsa’nın vermiş olduğu gerçekliğin özgürlüğünden dolayı sevinçli olmalıyız. İsa’nın sağladığı kurtuluştan ötürü, bize verdiği gelecekten ötürü sevinebilmeliyiz.

 

Luka 2:8-20’de, çobanlar meleklerden şu haberi duydular:

“Ve korkmadan sev, sevin, sevinçten coş; çünkü sana, bütün halkı çok sevindirecek bir haber müjdeliyorum: Bugün sana, Davut’un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. Bu, Rab olan Mesih’tir. İşte bunun için en yücelerde Tanrı’ya yücelik olsun, yeryüzünde O’nun hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun!”

 

Yani tam olarak ne oldu biliyor musun? Yuhanna 1:14’te dediği gibi söz insan oldu ve aramızda yaşadı, yani Tanrı özüne sahip olan İsa Mesih, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı ve kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı.  

“Ey Siyon kızı, sevinçle coş, sevinç çığlıkları at, ey Yeruşalim kızı, çünkü işte kralın, O adil kurtarıcı ve alçakgönüllü olan eşeğe, eşek yavrusuna binmiş sana geldi.” (Zekeriya 9:9)

 

Ve gerçekten, bu müjde karşısında sevinmeliyiz ve coşmalıyız. Ya da şöyle söyleyeyim, gerçekten bu müjdeli haber sevinmene ve sevinçten coşmana değmez mi? Mesela ne olursa çok sevinirsin ve sevinçten coşarsın? Para mı? iş mi? Ev, eş, sağlık, başarı mı? Şan veya şöhret mi? Elbette bunlar önemli ve güzel şeylerdir, bir anlık bu dünya için yeterli olabilir ama ya sonra?  Yani dünyasal sevinçler Tanrı’nın insanlık tari­hine zafer kazanmış bir kahraman olarak değil de bir bebek olarak gelmiş olması karşısında ne kadar değerli, kıymetli ve önemli olabilir ki?

 

Bütün çağlardan önce Baba’da olan, Tanrı’dan Tanrı, Işıktan Işık, Baba ile aynı özde ve Tanrı’nın ezeli-ebedi sözü olan, Tanrı’nın vaat ettiği ve insanların da umutla beklediği YAHVE olan; dünyanın günahı için çarmıhta ölen, üçüncü gün dirilip göğe yükselen ve Baba’nın sağında oturan ve oradan dirileri ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecek diye iman ettiğimiz ve tanıttığımız Tanrı oğlu İsa Mesih’in muhteşem doğum haberini karşısında nasıl olurda sevinmeyiz ve sevinçten coşmayız.

“Rab’bin Meleği sürülerinin yanında nöbet tutarak geceyi kırlarda geçiren çobanlara görünerek onlara “Korkmayın!” “Size, bütün halkı çok sevindirecek bir haber müjdeliyorum: Bugün size, Davut’un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. Bu, Rab olan Mesih’tir. İşte size bir işaret: Kundağa sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız.” Rab’bin Meleği ve yanındaki diğer melekler çobanların yanlarından ayrılıp göğe çekildikten sonra çobanlar birbirlerine, “Haydi, Beytlehem’e gidelim, Rab’bin bize bildirdiği bu olayı görelim” dediler. Aceleyle gidip Meryem’le Yusuf’u ve yemlikte yatan bebeği buldular.” 

 

Bakın, bizden önce bu müjdeli haberi Rab’bin Meleğinden alan çobanlar birbirlerine, “Haydi, Beytlehem’e gidelim, Rab’bin bize bildirdiği bu olayı görelim” dediler. Aceleyle gidip Meryem’le Yusuf’u ve yemlikte yatan bebeği buldular.

Peki sevgili okurlar, bugün duyduğun bu müjdeli haber karşısında sen ne yapacaksın? Çobanların yaptığı gibi aceleyle gidip Mesih’i bulacak mısın?  Çünkü İncil, “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır” der. Onun için Mesih’te sahip olduğumuz bu sevince tutunmak için Tanrı’ya sığınalım ve ne olur sevincimizin yok olmasına izin vermeyelim. Çünkü Şeytan, sahip olduğumuz bu Tanrısal sevincimizi bizden çalmak için yüreğimize şüphe tohumları ekmeye çalışmaktadır. Ve aynı zamanda, etrafımızdaki birçok insanı da kullanarak sahip olduğumuz sevincin boş olduğuna dair bizi ikna etmeye çalışmaktır.

 

Ama şunu unutmayalım ki, Rab vaadini yerine getirmekte gecikmez, sevincimizi kursağımızda bırakmaz, çünkü “Tanrı insan değil ki, yalan söylesin; insan soyundan değil ki, düşüncesini değiştirsin. O söyler de yapmaz mı? Söz verir de yerine getirmez mi?” (Çölde Yayım 23:19). Yani o gelecek. Bu sebeple sevincinizi taze tutalım. Onun için şu an neler yaşadığını, hangi denenmenin içerisinde ve  nasıl bir fırtınanın içerisinde olduğunu ben bilmiyorum; belki de şu an neşesiz ve zayıf durumdasın, omuzların düşmüş, ellerin sarkmış, dizlerin bükülmüş ve titrek bir durumdasın. Yaşamaktan vazgeçmiş dibe vurmaya hazırlanıyorsundur.

 

O zaman sevgili dostum, sana bir soru soru sormak istiyorum, sevinçli ya da mutlu musun? Ama senden bir ricam var, eğer şu an sevinçliysen içinden gelen bir alkış tut, başkasının görmesine ve duymasına gerek yok, sen sadece alkışla.

Sana tavsiyem; cesaretini topla, dik dur, çünkü epeyce yol yürüdün; emeklerini ziyan etme. Durma, doğru git, yolculuğun sonunda seni bekleyen harika görkemli bir ev var; senden öncekiler bunu başardılar, sen de başarabilirsin.

Son olarak sabredin, yüreklerinizi güçlendirin, sevinin, sevinçten coşun çünkü Rab’bin gelişi yakındır (Filipililer 4:5).

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!