EVLİLİK NEDİR?

Evlilik,  kadın ve erkeğin evlilik antlaşması ve sevgi bağı ile bir araya gelerek bir aile oluşturmalarıdır. Tevrat’ın ilk sayfalarında, tüm dünyayı ve insanı yarattıktan ve yarattıklarının iyi olduğunu gördükten sonra Tanrı’nın erkek ve kadını bir araya getirerek bir aile oluşturduğunu görürüz.

 

Aile kavramını şu ayetlerden tanırız:

“Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın Yaratarak onu Adem’e getirdi. Âdem, ‘İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir’ dedi, ‘Ona ‘Kadın denilecek, çünkü o adamdan alındı.’ Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.” (Yaratılış 2:22-24)

 

‘Bu nedenle’ diye başlayan cümle, ailenin bir bedenin içinden çıkan parçalardan oluştuğunu, bu parçaların ise bir bütünü oluşturduğunu açıklamak için yazılmıştır. Bu yorum cümlesi, hemen üstündeki ayette Âdem’in bedeninden neden bir parça alındığını açıklar.

Aile bir bütündür. İki insan her açıdan birleşerek özel bir yapı, kurum ve bir birlik oluşturur. Bu birliği oluşturma ve devam ettirme sürecine evlilik diyoruz. Evlilik, Tanrı tarafından, aile birlikteliğinin bir mutluluk ortaya çıkaracağını öngörerek insana verilmiştir.

 “… Ve gençken evlendiğin karınla mutlu ol.” (Süleyman’ın Özdeyişler 5:18)

 

Bu kurum, “bir bütün” olarak baktığımız her şeyi paylaşır. Bir hayat, bir yatak, bir acı, bir sevinç, bir bütçe, bir aile, bir amaç… bu şeyler evliliğin başından sonuna kadar ortaktır. Evlilik sınırını geçtikten sonra engel, mesafe, gizli-saklı yoktur. Ölüm ayırıncaya kadar tamamen şeffaf, tamamen paylaşmaya dayalı, tamamen dayanışmaya dayalı bir hayata adım atarsınız. Bu saydıklarımızdan birinin ya da birkaçının yoksunluğu evliliğin yürüyememesine neden olur veya evliliği yıkar.

 

Yaratılış bölümündeki ayette bahsedilen “bir araya gelme” eylemi 2 anlamı içerir: Fiziksel ve Ruhsal.

Her iki birliktelik de eşlere özeldir. Başkası ile paylaşılamaz, kutsal ve mahremdir, her iki birleşme de aile dışına çıkmaz; bu birleşmede sadakat, eşini düşünmek ve sevgi esastır.

 

Fiziksel Birliktelik

Evlilikte fiziksel birliktelik veya yakınlık, cinsel birleşme durumunda gerçekleşir. Artık erkeğin bedeni kadına, kadının bedeni de erkeğe aittir. Bu birliktelik ile kadın ve erkek birbirlerine bir beden gibi bağlanır.

“Kadının bedeni kendisine değil, kocasına aittir. Bunun gibi, erkeğin bedeni de kendisine değil, karısına aittir.” (1.Korintliler 7:4)

 

Tanrı, aile içerisindeki cinsel birleşmeye kutsal ve mahrem gözüyle bakar. Bu birleşme, her açıdan, eşlerin aralarındaki ikiliği ortadan kaldırır. Tanrı, bu birleşmeye çok ciddi yaklaşır.

“Herkes evliliğe saygı göstersin. Evlilik yatağı günahla lekelenmesin. Çünkü Tanrı fuhuş yapanları, zina edenleri yargılayacak.” (İbraniler 13:4)

Bu yüzden Mesih imanlıları ahlaki birçok davranışlarını bu prensibe bağlar.

 

Ruhsal Birliktelik

Evlilikte erkek ve kadın, sevgi ve saygı açısından birbirlerinden ruhsal herhangi bir şey esirgemezler.

“Ey kadınlar, Rab ‘be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun.” (Efesliler 5:22) 
“Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin.” (Efesliler 5:25)
“Size gelince, her biriniz karısını kendisi gibi sevsin. Kadın da kocasına saygı göstersin.” (Efesliler 5:33) 

 

O halde sevgi ve saygının eseri olarak eşler bu sevgi ve saygı gösterme ile bir araya gelirler. İki ruh da birbirlerinden bir şey saklamaz, her şeyi paylaşır ve birbirlerine destek olurlar. Artık birbirlerine bağımlıdırlar. Ayrıca evliliğin bir antlaşma, bir söz içerdiğini görüyoruz. Bu antlaşma ve söz, ilk önce Tanrı önünde daha sonra toplum önünde bağlayıcıdır.

 

 “ ‘Neden?’ diye soruyorsunuz. Çünkü RAB seninle gençken evlendiğin karın arasında tanıktır. O yoldaşın ve evlilik antlaşmasıyla karın olduğu halde ona ihanet ettin.” (Malaki 2:14)

Ayette de gördüğümüz gibi, erkek ile kadın arasında nikah ile Tanrı’nın ve insanların önünde bağlayıcı bir anlaşma kesilir. Bir çift, evlilik kararı alıp nikah kıydıklarında hem Tanrı’ya hem birbirlerine hem de etraftaki insanlara bağlayıcı sözler vermiş olurlar.

 

Evlenen kişiler, daima sadakat, sevgi, şeffaflık ve içtenlik ile davranacaklarına söz verirler. Tanrı da bunu gökyüzünden onaylar ki bu söz insan eliyle yıkılmasın, Tanrı desteği ile sürsün.

“Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı’nın birleştirdiğini, insan ayırmasın.” (Matta 19:6 )

 

Bu antlaşma, taraflardan birinin antlaşmayı sadakatsizlik ile bozduğu zamana kadar sürer. İncil, bu antlaşmanın bozulmasına ‘zina’ der. Çiftlerden herhangi biri eşinden Ruhsal birlikteliğini esirgerse, eşine karşı günah işlemiş olur. Ancak, eşlerden herhangi biri bedenini, ilgisini, sevgisini yani eşine ait olması gereken herhangi bir duyguyu eşi dışında birisine sunar ise zina eder. Zina, İncil’de bulunan en zararlı günahlardan birisidir. Kişinin iç dünyasını çürütür, Tanrı’dan hızlıca uzaklaştırır, aileyi yıkar. Bu da Tanrı’nın gözünde iğrençtir.

“Fuhuştan kaçının. İnsanın işlediği bütün öbür günahlar bedenin dışındadır; ama fuhuş yapan, kendi bedenine karşı günah işler.” (1.Korintliler 6:18) 

 

Biz Mesih imanlılarına göre aileyi oluşturan tarafların her biri:

  1. Devlet nikahı kıymalıdır. Çünkü bu nikah kıyıldığında çift Tanrı’nın gözünde de evlenmiş olur. Çünkü yönetime verilmiş söz Tanrı’ya da verilmiştir.

“Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur.” (Romalılar 13:1)

  • Kilise nikahı kıymalıdır. Çünkü bu nikah kıyıldığında da çift hem Tanrı’nın önünde hem de topluluğun gözünde evlenmiş olur.
  • Çift fiziksel birleşme gerçekleştirdiğinde Tanrı’nın gözünde evlenir. Bu yüzden yasal olarak evlenmeyen herhangi bir çiftin fiziken birleşmenin bağlayıcı bir yanının olmadığını düşünmesi hata olur.

 

Evlilik, insanın bir arada mutlu olması için verilmiştir, aynı zamanda bu kurum Tanrı tarafından verilmiş olduğu için evliliğin iyi yürümesi Tanrı’yı  yüceltir. Aile, Tanrı’nın yaratmış olduğu ve halen var olan en eski yapıtlarından birisidir. Bu yüzden evlilik ve aileye yaklaşımımız Tanrı’nın yaklaşımı ve bakış açısı ile aynı olmalıdır. Kutsallık, sadakat, sevgi paydaşlığı, ailenin yaratılışındaki temel kavramlardır. Bu kavramları nasıl kullandığımız aileye ve evliliğe verdiğimiz değer ile alakalıdır.

 

Hristiyanlar olarak toplumun aile değerlerinin, evliliğin ilk yaratıldığı zamanki değerleri içermesi gerektiğini düşünüyoruz. Çekirdek ailenin ahlak yapısı tüm toplumun ahlak yapısını belirler. Tanrı’nın yaratmış olduğu evliliğin barındırdığı kavramlara verilen değer tüm toplumu ilgilendirir. Bu yüzden evlilik kurumu sadece  eşleri değil tüm toplumu ve gelecek nesilleri bağlar.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir