Galiplerden Üstün

2007 yılında tam da bu gün, Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Tilmann Geske hunharca katledildi. Beş genç o gün kendilerinin bile hayret edecekleri şekilde katil oldular. Otopsi raporları işkencede sınır tanınmadıklarını gözler önüne seriyordu. Oysa o gençler yıllar boyunca mahkemelerde kahramanca boy gösterirken kilise acı çekiyordu. Olaydan bir ay sonra radyonun kapısına dayanan başka 4 genç “burayı da yakacağız” diyerek tehditler savuruyor ama kimse ceza almıyordu. Bir din öğretmeni, “3 pislik temizlendi” deme cüretinde bulunuyordu. Malatya’da kardeşlerimizi katledenler hakkında herhangi bir hukuk mücadelesi yürütülmeseydi bile bugün aldıkları cezayı alırlardı, zira daha Uğur Yüksel can vermemişken polisler, kardeşlerimizi  kanlar içinde katilleriyle beraber bulmuşlardı. Evet kilise acı çekiyordu, kilise, “bu kadarı da yapılmaz!” diyerek üzüntüsünü ve dışlanmışlığını, ötekileştirilişini, katledilişini sineye çekmeden mırıldanarak ifade etmeye çalışıyordu. Çok geçmeden, üzerimize giydirilen ateşten gömleği garipsemeden yaşamayı öğrenenlerimiz çoktu.

 

İşte o dönemde Tanrı bana aşağıdaki ayeti anımsattı; bu ayet dayanmamıza, katlanmamıza ve aslında yenilmediğimize, kaybetmediğimize dair inancımızı pekiştiren bir ayetti:

“Ama bizleri sevenin aracılığıyla bütün bunlarda galiplerden üstünüz. (kesin yengi bizimdir.)  Ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne başkanlıklar, ne şimdiki ne gelecek durumlar, ne dünya yetkileri,  ne üzerimizdeki ne altımızdaki dünyanın güçleri, ne de kurulu düzende başka bir etken bizleri Rabbimiz Mesih İsa’daki Tanrı sevgisinden ayırabilir.” (Romalılar 8:37-39)

 

Hiçbir şey bizi Mesih İsa’daki Tanrı sevgisinden ayıramaz… Var olmuş ya da var olacak hiçbir şey bizi yenemez, onun için her durumda galiplerden üstünüz.

 

Sevdiğim bir abim var. Bir gün hep beraber maç yapıyoruz. Oğlu da kendi takımında. Aralarında imrendiren bir işbirliği var. Birlikte hareket edip birlikte gol atıyorlar. Birbirlerini tebrik ediyorlar, teşvik ediyorlar, eğleniyorlar. İlk yarı onların galibiyeti ile sonuçlandı. Sonra ne olduysa çocuk karşı takıma geçti. Şimdi babasına karşı oynaması gerekiyordu, oynadı da. Bir ara babası kaleye geçti, kendisini mutlu edecek en müthiş golü yedi ve oğluyla birlikte sevindiler. Biz izleyici gibiydik baba ve oğulun rakip olmalarına rağmen aralarındaki sevgiye şaşırıyorduk. Baba, oğlu karşı takıma geçse bile onu destekliyordu. Ona tezahürat yapıyordu.

 

Bizim Göksel Babamız da öyledir, hatta daha fazlasıdır. Ne yaparsak yapalım, nereye gidersek gidelim hatta yanlış yerde olalım farketmez, bizden vazgeçmez. O bizi yaşadığımız sürece kayırır…

Biz, Göksel Babamızla birlikte her zaman kazanırız.

 

Bizi yendiğini sananlar, alt edildiğimizi düşünenler büyük yanılgı içindedir.

Biz maça zaten bir sıfır önde başlarız. Biz maçı kaybetmiş görünsek bile fark etmez, bizler hep kazanırız çünkü biz galiplerden üstünüz.

Burada kazandığımızı çok da hissetmiyor olabiliriz ama yine de galibiz… O zamanlar bu satırların yazarı için de çok acıydı, hele kardeşlerinin bıçak darbeleriyle işkence edilerek, bıçaklanmalarını neredeyse kendi bedeninde hissediyordu.

 

Tanrı beni de teselli etti, bir görümde (rüyada) onları cennet kapısından içeri girerken gördüm. Kardeşlerimizi İsa bizzat kendisi karşılıyordu, onların bıçakla delik deşik edilmiş yara izlerini öpüyor ve onlara, “Aferin, iyi yaptınız, şimdi teselli edileceksiniz” diyordu ve onları cennete, altından sokakları olan göksel evimize buyur etti, onlarla birlikte yürümeye başladı.

Bu dünyadaki acı nedir ki! Bu yaşamda kayıp gibi görünen şeyler ne kadar kıymetlidir ki? Kıymetli olan O’nun bedeninde yani kilisede gururla yaşamak, O’nunla birlikte acıya, işkenceye ve her türlü saldırıya dayanmaktır çünkü bunun ödülü büyük olacaktır.

Galiplerden üstünüz, kesin zafer kazanan bizleriz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir