HRİSTİYAN MEZHEPLERİ NASIL ORTAYA ÇIKTI? KATOLİK, ORTODOKS VE PROTESTAN MEZHEPLERİ ARASINDAKİ FARKLILIKLAR NELERDİR?

 Birçok zaman sizden gelen sorular arasında mezheplerin ne olduğuna, aralarında ne gibi farklar olduğuna dair sorular görmekteyiz. Bu nedenle bu yazıda sizlere, günümüz Hristiyan mezheplerinin nasıl ortaya çıktığını, mezheplerin ortaya çıkışındaki siyasi ve teolojik sebepleri anlatmaya çalışacağız. Elbette kısa bir makalede her detaya girebilmek mümkün olmasa da ana hatlarıyla Katolik, Ortodoks ve Protestan kiliselerinin farklılıklarını aktarmaya çalışacağız.

 

ROMA İMPARATORLUĞUNUN ÖNEMİ

Hristiyanlıktaki mezheplerin neden ortaya çıktığını anlamak ve bölünmelerinin nedenlerini öğrenebilmek için Roma tarihine bakmamız gerekir. Roma tarihi, Hristiyanlığın nasıl mezheplere ayrıldığını anlamak açısından önemlidir. Hristiyanlık yayılırken, Roma’nın parçalanmasından Hristiyanlığın resmi din olmasına kadar Hristiyanların yaşadığı zulümler ve daha sonra İmparator Konstantin’in Hristiyanlığı devletin resmi dini ilan etmesi ile Hristiyanlara yapılan kolaylıklar Roma tarihinden öğrenilebilir. Çünkü Roma bölündükten sonra, özellikle Hristiyanlığın güç kazandığı dönemlerde, doğu-batı kültür farkları, kilisenin batıda ve doğuda bulunan merkezlerini ve buradaki Hristiyanları etkilemiştir. Özellikle 4. yüzyılda imparatorluğun parçalanması ile Batı ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrılan imparatorluk, Hristiyanlığın yavaş yavaş bölünmesinin yollarını da açan kutuplaşmalara sebebiyet vermiştir. Bu sebeplerin kimi siyasi, kimi kültürel, kimi de teolojiktir ve her bir sebep, 1054’teki büyük ayrılığa (Katolik ve Ortodoks kiliselerinin ayrılması) kadar bir silsile halinde ilerlemiştir.

 

İmparatorluk tarihinde Hristiyanlar için en önemli olay, Konstantin’in Hristiyanlığı kabul etmesi olmuştur. Bu olay, rivayete göre Konstantin’in savaşmak üzere düşmanının üzerine gitmesi sırasında gördüğü bir görüm aracılığıyla gerçekleşmiştir. Konstantin’in gördüğü görüme göre, askerlerin kalkanlarının üzerine XP harflerinden oluşan bir sembol çizilmesi söylenmiştir. Bu simge, Hristiyanların gizli gizli toplandığı dönemlerde kullandığı simge olması açısından ilginçtir.

Yine bu rivayete göre Konstantin bu işareti askerlerinin kalkanlarına yerleştirdikten sonra düşmanı yenmiş, tüm Batı Roma’yı bir araya getirmiştir. Konstantin bu zaferi ile doğuda da bir savaş halinde olan imparatorluğa destek vererek Doğu Roma’yı yani Bizans İmparatorluğunun da Batı ile birleşmesine aracılık etmiştir. Fakat bu birleşme çok sürmemiş, Konstantin öldükten sonra Roma, artık Batı ve Doğu Roma olarak yoluna devam etmiştir. Bu olaylar Hristiyanlık için bir dönüm noktası olmuş ve önceden öldürülmemek için kaçan Hristiyanlar, artık inançlarını tüm imparatorlukta özgürce yaşamaya başlamıştır.

 

Bu bilgileri anlamak kilise ile siyasetin nasıl iç içe geçtiğini görmek açısından yararlıdır. Çünkü Kilise, bu olaylar ile yüzyıllardır sürdürdüğü bağımsız anlayış yerine siyasi bir anlayış benimsemeye başlamıştır. Kilise, bu zorlu ve büyük zulüm döneminden çıkıp rahatladıktan sonra hem sayıca hem de siyaseten çok güçlenmeye başladı ve Roma imparatorlarının desteklerini aldı. Özellikle 1.Theodosius’un imparatorluğu döneminde kilise imparatorluktaki paganlara zulüm yapmaya başladı. Pagan tapınakları talan edildi ve paganların zorla kiliseye getirilmeleri, vaftiz edilmeleri buyruldu.[1] Vaftiz olmak istemeyenlere ise ne mi oluyordu? Onlar da çeşitli cezalara çarptırılıyorlardı. Tüm bunlar Hristiyanlık için ve Kilise için oldukça ironik ve İncil’e aykırı durumlardır.

 

DOĞU ve BATI KİLİSESİ

Bu siyasi gerilim ve iniş-çıkış döneminde cereyan eden olaylar ve kutuplaşmalar neticesinde 1054 yılında, o güne dek tek sayılan kilise, karşılıklı aforoz sonrası Batıda Roma Katolik, Doğuda da Ortodoks kiliseleri olarak ikiye ayrılmıştır.[2] Ayrılıklarının en büyük sebebi kültürel ve siyasi yabancılaşmadır. Teolojik sebepler arasında ise özellikle bir farklılık kiliseyi ayrılığa sürüklemiştir. Katolik ve Ortodoks kiliselerinin ortak aldığı karara rağmen, Katolik kilisesinin Kutsal Ruh’un sadece Baba’dan değil, Baba ve Oğul’dan çıktığı ifadesini inanç bildirgesine eklemesi kiliseleri ayrılığa götüren önemli nedenlerin başında gelmektedir. Ortodoks kilisesi ise Kutsal Ruh’un Baba’dan, İsa aracılığıyla çıktığına inanır ve bu ifadeyi beyan eder. Fakat arka planda olayların asıl tetikleyicisi siyasi gerginliktir. Roma Piskoposunun, Doğu Roma kilisesine üstünlük kurmaya çalışması ile ortaya attığı birincilik iddiası, tahmin edersiniz ki bu ayrılmanın en büyük tetikleyicilerindendir.

 

Bununla birlikte, Roma (Batı) Katolik Kilisesinin Papa’nın ‘yanılmaz’ bir doğaya sahip olduğunu söylemesi ve Papa’ya bazı ayrıcalıklı statüler tanıması (Doğu) Ortodoks ve Protestan Kiliselerinin karşı çıktığı noktalardır. Bir diğer uzun tartışma konusu da elbette İsa’nın doğum tarihi konusudur. Katolikler (ve Protestanlar) bu tarihi 25 Aralık olarak kabul ederken Ortodokslar 6 Ocak olarak kabul ederler. Bilinen bir diğer konu ise evlilik konusudur. Katolik Kilisesi rahiplerin evlenmesini yasaklarken, Ortodoks Kiliselerinde rahipler evlenebilir fakat patrik-metropolit olmak üzere daha uzun bir yola çıkan ruhbanlar evlenemezler. Bu sayılanlar dışında her iki kilise de birçok noktada aynı uygulama ve inançlara sahiptirler. Yani iki kilise arasında var olan farklılıklar ortak noktalarından çok çok daha azdır.

 

PEKİ YA PROTESTANLAR?

Protestan kelimesinin kökeni protesto etmekten gelmektedir. Bu ifadeyle, dönemin kilise uygulamaları ve İncil dışı yaklaşımlarının reddedilmesi kastedilir. Reformun ne olduğu ve önemiyle ilgili yazımızda bu konuyu biraz incelemiştik.[3] Bu nedenle bu yazıda Protestan kilisesini çok anlatmamakla beraber Protestan kiliselerin reddettiği, İncil’e uymayan birçok uygulama ve dogmaların ne olduğunu da açıklamaya çalışacağız. Bunların her biri neredeyse ayrı bir yazı konusudur, başlık olarak bahsedecek olursak:

  • İkona ve heykellere gösterilen abartılı saygı ve bunlara aşırı önem verme,
  • Meryem Ana ve Azizlerin yüceltilmesi,
  • Ölüler için dua edilmesi,
  • Rahiplerin evlenememesi,
  • Meryem Ana’nın tamamen günahsız doğması iddiası,
  • Meryem Ana’nın daima bakire kaldığı iddiası,
  • Meryem Ana’nın ölmediği ve göğe alındığı iddiası,
  • Araf öğretisi,
  • Rab’bin sofrası ile ilgili görüşler (İsa Mesih’in öğrencileriyle yediği son akşam yemeğinde miras bıraktığı uygulama). Katolikler bu sofradaki ekmek ve şarabın, İsa Mesih’in gerçek kanı ve bedenine dönüştüğünü iddia eder.

 

Yukarıda yazılan uzun liste ve birçok inanç ve görüş farklılıkları nedeniyle, her ne kadar Katolik ve Ortodoks kiliseler arasında büyük farklılıklar olmasa da Protestan kiliselerinin onlardan çok daha farklı olduğu aşikârdır. Reddedilen tüm bu uygulama ve dogmaların Katolik-Ortodoks kiliselerinin savundukları ‘geleneklerden’ kaynaklandığını söylemek yerinde olacaktır.

 

Buna karşın Protestan Kilisesinin inancı aşağıdaki beş maddede özetlenmiştir. Bu beş madde Protestan kilisesinin Ortodoks ve Katolik kilisesine neden karşı olduğunu net olarak ortaya koymaktadır:

  • Papa ve kilise geleneğinin Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur, İncil) kadar yetkiye sahip olduğu iddiasına karşın:

Sola Scriptura (Sadece ve Yalnızca Kutsal Yazılar)

 

  • Aklanma, yani kurtuluş yolunun imanın yanı sıra sakramentler ve kilisenin belirlediği sevgi eylemlerinden geçtiği iddiasına karşın:

Sola Fide (Sadece ve Yalnızca İmanla Aklanma)

 

  • Tanrı’nın lütfu ile kurtuluşun ancak kişinin eylemlerine ve sakramentleri yerine getirmesine bağlı olduğu iddiasına karşın:

Sola Gratia (Sadece ve Yalnızca Lütuf)

 

  • Kurtuluşumuzun, sakramentler, azizlere dualar, Meryem’e gösterilen büyük ayrıcalık vb. uygulamalarla birlikte etkin olabileceği iddiasına karşın:

Solus Christus (Sadece ve Yalnızca Mesih)

 

  • Tanrı’nın dışında Meryem ve Azizlere verilen yücelik, kilise geleneğinin neredeyse Mesih’in sözleri ile eşit değerde olduğu iddiasına ve daha birçok gelenekten kaynaklanan uygulamalara karşın:

Soli Deo Gloria (Sadece ve Yalnızca Tanrı’ya Yücelik)

 

Bölünmelerin ve mezhepçiliğin ortaya çıkışı yukarıda saydığımız başlıca nedenlerden dolayıdır. Siyasetin kirlettiği inanç, eninde sonunda amaçlarını kendi çıkarları ile karıştırır. Siyaset ile inanç iç içe olamaz, eğer olursa yukarıda tarihsel gerçekler ile açıklanan mezhep ayrılıkları ortaya çıkar. Protestanlık çıkar çatışmalarının getirdiği mezhepsel ayrılıkları kabul etmez. Protestanlığın ortak paydası şu gerçektir: İsa Mesih dünyaya gelen Rab’dir, ezeli ve ebedidir; bizim için ölmüş ve dirilmiştir, göksel yerde oturan Kraldır ve bizi kurtarmak için tekrar dünyaya gelecektir.

Yücelik, ululuk, güç ve yetki Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla bütün çağlardan önce, şimdi ve bütün çağlar boyunca Tanrı’nın olsun! Amin. (Yahuda 25)


[1] https://www.christianitytoday.com/history/people/rulers/theodosius-i.html

[2] Daha detaylı bilgi için;

Komite, Hıristiyanlık Tarihi, (Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul)

Roger E. Olson, Hristiyan İlahiyatının Hikayesi (Haberci Basın Yayın, İstanbul.)

[3] https://hristiyanforum.net/2021/10/reformun-onemi/

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!