HRİSTİYANLIKTA PEYGAMBER VE PEYGAMBERLİK ANLAYIŞI

Hristiyanlık inancında peygamber kavramını ve peygamberlik anlayışını anlamak için öncelikle Eski Ahit’in (Tevrat ve Zebur) anlayışına bakmamız gerekir. Bu yazıda önce Eski Ahit’e daha sonra ise Yeni Ahit’e (İncil) bakarak peygamber ve peygamberlik anlayışına değineceğiz.

 

Eski Ahit

Yaratılış 20:7 ayetlerini  okuduğumuzda Hz. İbrahim’in bir peygamber olduğunu görüyoruz:

“Şimdi kadını kocasına geri ver. Çünkü o bir peygamberdir. Senin için dua eder, ölmezsin. Ama kadını geri vermezsen, sen de sana ait olan herkes de ölecek, bilesin.”

 

Peki Hz. İbrahim peygamber olmak için ne yaptı?

Hz. İbrahim, iman yolculuğuna başladığı zaman kendi isteği ve arzusu ile bu adımı atmadı, aksine, Allah onu çağırdı ve o da bir iman adımı attı. Bir kişinin peygamber olabilmesi için öncelikle Allah’tan bir çağrı alması gerekir çünkü peygamber Allah’tan aldığı haberi insanlara iletir (Amos 3:7, 1.Krallar 22:19). Hz. İbrahim’de de durum bu şekildeydi.

 

Yaratılış kitabında Hz. İbrahim’in peygamber olduğunu okuyor olsak da peygamberlik rolünün Hz. Musa ile şekillendiğini görüyoruz. Hz. Musa, İsrail halkı için büyük bir peygamber ve kahramandı. Allah’ın İsrail halkı için vaat ettiği ulus olma kavramının temelleri ve ilkeleri Hz. Musa ile atılmıştır. Mısır’dan Çıkış 3. bölümde Allah’ın Hz. Musa’ya seslenip ona peygamberlik vasfı vererek onu İsrail halkı için çağırdığını görüyoruz. Bu çağrıdan sonra Hz. Musa’nın peygamberlik hikayesi başlamıştır ve Hz. Musa, ölene kadar, Allah ile beraber İsrail halkını ulus yapma yolunda ilerlemiştir. Hz. Musa, İsrail halkını Mısır’dan çıkardıktan sonra çölde kırk yıl boyunca onlara öncülük ederek Allah’tan aldığı ne varsa  İsrail halkına iletti. Bu şekilde halk ile Allah arasında aracılık yaparak, gelecek nesillere örnek bir peygamberlik anlayışı göstermiştir.

 

Allah ile insan arasında aracılık yapmak ve Allah’ın sözlerini aktarmak önemli bir armağan olmasına rağmen, sahte peygamberler tarihin her döneminde var olmuştur. Allah’tan bir çağrı ve peygamberlik armağanı aldığını iddia ederek, insanları kandıran ve bu armağanı suiistimal etmeye çalışan insanlar olmuştur. Bir örnek verecek olursak, Hz. Musa’nın döneminde de sahte peygamberler vardı ve bu nedenle Yasa’nın Tekrarı 18:21-22’de Allah, sahte peygamberlerin ayırt edilebilmesi için bir ölçüt koydu:

“‘Bir sözün RAB’den olup olmadığını nasıl bilebiliriz?’ diye düşünebilirsiniz. Eğer bir peygamber RAB’bin adına konuşur, ama konuştuğu söz yerine gelmez ya da gerçekleşmezse, o söz RAB’den değildir. Peygamber saygısızca konuşmuştur. Ondan korkmayın.”

 

Eğer bir kişi kendisinin peygamber olduğunu iddia ediyor ve Allah’tan haber ilettiğini söylüyorsa o zaman söylediği sözün gerçekleşmesi gerekir. Sahte peygamberler ile Allah’ın peygamberlerini bu şekilde ayırt edebiliriz. Bunun örneğini Hz. İlyas’ın hayatında da görebiliyoruz. 1.Krallar 18:16-40 ayetlerinde Hz. İlyas ile sahte peygamberler karşı karşıya geliyor ve Hz. İlyas onlardan bir sunak yapmalarını istiyor. Bu sunak kimin ilahının gerçek olduğunu ortaya çıkaracaktı. Önce sahte peygamberler, daha sonra Hz. İlyas dua ediyor ve sahte peygamberler dua ettiği zaman ateş yanmıyor; Hz. İlyas ise dua etmeden önce sunağın iyice ıslatılmasını istiyor ve buna rağmen dua ettiği an gökten bir ateş ile sunak hemen alev alarak yanıyor. Bu şekilde Hz. İlyas kimin sahte peygamber olduğunu ortaya çıkarmış oluyor. Şunu anlıyoruz ki Eski Ahit’in peygamberlik konusundaki temel belirtisi, peygamberin Allah ile ilişki kurması ve söylediği sözün yerine gelmesidir. Bu şekilde kişinin peygamber olup olmadığı anlaşılırdı.

 

Yeni Ahit

Eski Ahit’in devamı olarak Yeni Ahit’in peygamberliği Yahya’ya kadar süregelmiştir çünkü Yahya da gelecek olan bir kurtarıcıdan bahsetmiş ve onun yolunu hazırlamıştır. (Yahya’ya dek bütün peygamberlerle Kutsal Yasa, olacakları önceden bildirdiler, Matta 11:13.) İsa Mesih’in ölümü ve dirilişi ile beraber artık peygamberlik anlayışı, Eski Ahit’te yer alan peygamberlik anlayışından farklı bir şekilde işlemeye başlamıştır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki her ne kadar Eski Ahit’ten farklı olsa da İncil’in tüm bölümleri 2.Petrus 1:20-21’in dediği şekilde kaleme alınmıştır:

“Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılar’daki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı’nın sözlerini ilettiler.”

 

Yeni Ahit’te yer alan kitaplar özel yorumlar veya İsa’nın hayatını yorumlamayan kitaplar değildir, bu kitaplar ve içerisinde yer alan sözler tamamen Allah’ın sözleridir. Bunun yanı sıra artık peygamberlik, Eski Antlaşma’da olduğu gibi bir dini liderlik değildir, İsa Mesih’in ev halkının hepsine bahşedilmiş bir armağandır (1.Korintliler 14:1). Bu peygamberlik anlayışı, bir kitap yazmak için değil, Rab’bin ev halkının korunması ve işlerinin yürütülmesi içindir (1.Korintliler 14:22).

 

Örneğin, Elçilerin İşleri 11:28’de gelecekte kıtlık olacağını bildiren “Peygamber Hagavos” gibi…

“Bunlardan Hagavos adlı biri ortaya çıkıp bütün dünyada şiddetli bir kıtlık olacağını Ruh aracılığıyla bildirdi. Bu kıtlık, Klavdius’un imparatorluğu sırasında oldu.”

 

Peki, bugün birileri çıkıp peygamber olduğunu iddia ederse bunu nasıl sınayacağız?

İlk olarak Kutsal Kitap’ın bu konuda bize ne söylediğine bakmalıyız. Kutsal Kitap tamamlanmış, Tevrat, Zebur ve İncil şeklinde, elimizde bir bütün olarak bulunan bir kitaptır. Bu nedenle peygamberliğin gerçek olup olmadığını, Kutsal Kitap’ın öğretisiyle çelişip çelişmediğini İncil’den okuyarak anlayabiliriz.

İkinci olarak, Eski Ahit’te olduğu gibi, kişinin söylediği peygamberliğin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakmalıyız. 1.Yuhanna 4:1’in dediği gibi yaparak peygamberlikleri  sınayabiliriz:

“Sevgili kardeşlerim, her ruha inanmayın. Tanrı’dan olup olmadıklarını anlamak için ruhları sınayın. Çünkü birçok sahte peygamber dünyanın her yanına yayılmış bulunuyor.”

 

Yukarıdaki ayete göre herhangi bir kişi, “Allah bana konuştu” diyebilir ancak bu onun peygamber olduğunu göstermez. Çevremizdeki “peygamberlik” konusundaki algı, Hristiyanlığın peygamberliğe bakış açısı ile aynı değildir. Birçok kişi peygamberlerin özel, günahsız kişiler arasından seçilen, Allah’ın sözlerini aktaran insanlar olduğunu düşünüyor. Ancak Hristiyanlığa göre peygamberler günahlı ve halkın arasından çıkmış, normal hayatlar yaşayan normal insanlardı.

 

Bilinenin aksine, Kutsal Kitap’tan tanıdığımız birçok peygamber ya bir çobandı ya da buna benzer işler ile uğraşan kişilerdi. Hristiyanlık inancında peygamberlerin günahsız olduğuna dair bir kavram yoktur. Peygamberler de günah işleyebilir. Kutsal Kitap’a göre peygamberin kim olduğundan çok ne söylediği önemlidir. Bu konuyla ilgili yazdığımız yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Rab İsa Mesih’in kurtaran lütfu sizinle olsun.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir