Başörtüsü, kiliseye verilmiş bir prensiptir. “Kadınlar kilisede başörtüsü takmalı mı?” Sorusunun cevabını İncil’in şu ayetinde bulabilirsiniz:

“Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.” (1.Korintliler 11:5)

 

1.Korintliler 11. bölümde Pavlus, kilise düzeni ile ilgili konuşurken ve özellikle başörtüsü konusuna değinirken, “dua etmek ve peygamberlik etmek için” Hristiyan kadınların başını örtmesi gerektiğini söyler. Başörtüsü, Yeni Antlaşma’da 1. Korintliler mektubunun 11:2-6 ayetlerinin geleneksel yorumlarında öğretilir.[1]

 

Bir örtü olarak bez (başörtüsü) kullanılması, Kilise Babaları tarafından evrensel olarak öğretilen ve erken modern çağ boyunca Hristiyan kadınlar tarafından uygulanan ilk kilisenin pratiğiydi.[2] Bu gelenek; Romanya, Rusya, Ukrayna, Etiyopya, Hindistan, Pakistan ve Güney Kore gibi dünyanın birçok yerinde Hristiyanlar arasında bir uygulama olarak varlığını devam ettirmektedir.[3] İlk kiliseler başörtüsünü, bölgeden bölgeye değişen stillerde, çeşitli renk ve kumaşlar ile kullanırdı.[4]

 

Kilisenin ilk gelenek ve uygulamalarından biri olan başörtüsü, kilisenin gelecek yıllarında aynı yoğunlukta kullanılmadı. Ortodoks ve Katolik kiliselerinde devam eden bir gelenek olmasına karşın, Protestan kiliselerinde bu gelenek varlığını sürdürmemektedir. Hristiyan kadın ve erkek birbirlerine olan bağımlılıklarını çeşitli yollarla gösterirler. Sadakat, sevgi, yumuşak huyluluk erkek ve kadının davranışlarına yansır. Aynı durum Erkek ve Kadının Tanrıya olan davranışları için de geçerlidir. Kadının taktığı başörtüsü bu yollardan biridir.

 

1. Korintliler 11:3-16 ayetleri kadın ve başörtü konusunu ele alır. 1. Korintliler 11:3-16’daki tüm ayetlerin, “Tanrı tarafından verilen düzene boyun eğmek” fikri ile bağlantılı olduğu görülmektedir. Bir kadının başındaki “örtü”,  Tanrı’nın düzeninin, otoritesinin bir örneği olarak kullanılır. Bu pasajın anahtar ayeti 1. Korintliler 11:3’tür:

“Ama şunu bilmenizi isterim ki, her erkeğin başı Mesih’tir, kadının başı erkektir ve Mesih’in başı Tanrı’dır.”

 

Bu ayeti açıklayan sonuç cümleleri bölümün sonunda bulunur. Yorumlandığında emir şu şekildedir: Baba Tanrı, Oğul Tanrı, erkek ya da koca veya kadın ya da eş fark etmez; imanlı bir kadının başındaki örtü, kocasının yetkisi altında olduğunu ve dolayısıyla Tanrı’ya boyun eğdiğini gösterir. Bu bölümdeki sorun kısmen Eski Antlaşma’da Tanrı tarafından verilen bir emirden kaynaklanmaktadır:

 “Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.” (1.Korintliler 11:5)

Eski Antlaşmada saç tıraşı bir yas göstergesidir.

“Onu evinize götürün. Başını tıraş etsin, tırnaklarını kessin. Üzerinden tutsaklık giysilerini çıkarsın. Evinizde otursun. Anne babası için bir ay yas tutsun…”  (Yasanın Tekrarı 21:12-13)

 

Yukarıdaki bağlama dayanarak, bir kadın ancak yas tutmak için kafasını tıraş edebilirdi. 1.Korintliler 11. bölüm 5.ayette geçen ifade şu şekilde yorumlanabilir: Hristiyan bir kadın eşinin boyunduruğunu kabul etmez, Tanrı’nın liderliğine karşı gelirse saçını kestirerek bunu ilan eder. O çağda, kadının dışa dönük olarak görüldüğü en açık ifade başörtüsüydü.

 

1.Korintliler 11.bölümde okuduğumuz ayetleri kadını ve onun aile içerisindeki yerini irdelemek ve aşağılandığını savunmak için kullanan çeşitli teologlar vardır. Tanrı’nın emri, Tanrı’nın Mesih’in başı olduğu gibi kocanın da eşinin başı olmasıdır; ancak ayetlerde ima edilen hiçbir eşitsizlik veya aşağılama yoktur. Tanrı ve Mesih, aile bireylerinin bir olduğu gibi eşit ve birleşiktir. 11.bölüm, kadının erkekten aşağı olduğunu ya da her erkeğe itaatkâr olması gerektiğini öğreten bir pasaj değildir. Bu değerlendirme İsa Mesih ile Tanrı arasındaki ilişkiyi de bu şekilde değerlendirmemize neden olur.

 

Ancak, İncil’e göre İsa Mesih ile Tanrı arasında böyle bir ilişki yoktur:

“Ben ve Baba biriz.” (Yuhanna 10:30)

Tanrı’nın Üçlü Birliği içerisindeki ilişki ve rol farkları evlilik ilişkisinde de görülür. 11.bölümde geçen ve hem kadın hem de erkeği ilgilendiren baş örtme konusu, evlilik ilişkisinde Tanrı’nın düzenini ve manevi liderliğini öğretmek için hem kadın hem erkek için yazılmıştır. Korint kültüründe, ibadet sırasında ya da halka açıkken başını örten bir kadın otoriteye boyun eğdiğini gösterirdi.

 

Günümüz kültüründe artık kadınların başörtüsü takmasını boyun eğme işareti olarak görmüyoruz. Çoğu modern toplumda, eşarplar ve şapkalar moda aksesuarları olarak kullanılmaktadır. Bir kadın, kocasının otoritesine boyun eğdiğini göstermek isterse bir işaret olarak, başörtüsü takma seçeneğine sahiptir. Ancak, bu kişisel bir seçimdir ve kişinin maneviyatını yargılamak için kullanılmaz.Buradaki asıl mesele, Tanrı’nın otoritesine itaat etmenin yürek tutumudur (Efesliler 5:22).

 

Ancak Tanrı’ya boyun eğen bir tavır başörtüsü gibi dışa dönük bir hareketten daha çok Tanrı’yı memnun eder. Asıl mesele görüntü değil yürekten yükselen ve içselleşmiş samimi istektir. Başörtüsü kişinin tavrını belli edebilir ancak samimiyetini belli eden içinden geçen duygulardır. İnanç açısından önemli sayılan tarihi alanları ziyaret eden insanlar o inanca mensup olmamalarına hatta inancın öngördüğü giyim tarzına sahip olmalarına rağmen başörtüsü takarak mekânı ziyaret etmektedirler.

 

O zaman nasıl giyindiğimiz gibi hangi motivasyonlar ile yaşadığımız da önemlidir. İncil, kişinin yürek tutumlarını el üstünde tutar, kişilerin yürek tutumları giyimleri ile uyumlu olmalıdır.

 “Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla, incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.” (1.Timeteos 2:9 )

Yukarıdaki ayet sayesinde giyim ile ilgili motivasyonlarının kişinin yüreğini değiştirmesinden kaynaklandığını öğreniyoruz. Kişi Tanrısal düşünceyi kabul ettiği ve benimsediği için giyimini değiştirir.

 

Korintliler 11.bölümdeki ayet kiliselerin geleneksel çizgisini yansıtmaktadır ve ayetin devamı şu şekildedir:

“Bu konuda çekişmek isteyen varsa, şunu bilsin ki, bizim ya da Tanrı’nın kiliselerinin* böyle bir alışkanlığı yoktur.” (1.Korintliler 11:16 )

Ayetin sonunda belirtilen ‘alışkanlık’ kelimesi; İncil’de açıkça bir emir veya prensip olarak yazılmadığı halde, İncil’den alınan pratikler ile ortaya çıkan davranışları belirtmek için ortaya çıkmış bir kavramdır.

 

1.Timeteos 2:9’da okuduğumuz ilke, yürek tutumumuzun dış görünüşümüze etki ettiği gerçeğine dayanır ve bu ilke hayatın tüm alanlarında “Tanrı’ya inanan erkek veya kadın” profilini somutlaştırır. Sosyal ilişkilerimizde, tutumlarımızda, tepki ve duruşumuzda Tanrı’ya inanma ve bu anlayışa göre yaşama ilkesini göz önünde tutarız. Sadece başörtüsü konusunda veya sadece kadınların giyimi ile sınırlandırılmayacak ve adına ‘kültür’ denilebilecek kadar geniş ve tüm dünyada İsa Mesih imanlıları tarafından uygulanan ortak bir yaşam biçiminden bahsediyorum.

 

Başörtüsü konusu, Hristiyan teolojisinde zorlamaya dayalı ve mecburiyet getiren bir giyim aksesuarı değildir. Ancak kişinin yürek tutumu ve davranışlarının Tanrısal bir ağırlık içeriyor olması Hristiyan toplumu ve kültürü için bir zorunluluktur. Başörtüsü konusu Hristiyan kültürünün ve yaşam tarzının bir bölümünü oluşturur ve sadece kadınlar için değildir. İncil’in bütününde erkek, kadın, aile, bekar, genç, yaşlı her bir bireyin sorumlulukları ve kültür ile ilgili yapması gerekenler vardır.


[1] Osburn, Carroll D. (1 Temmuz 2007). İlk Hıristiyanlıkta Kadınlar Üzerine Denemeler, Cilt 1. Wıpf ve Stoc Yayınları. s. 208.

[2] Earle, Alice Morse (1903). Amerika’da iki Yüzyıllık Kostüm, Cilt. 2 (1620–1820).

[3] www.ewtnnews.com. 2012-06-16 tarihinde kaynağından arşivlendi.

[4] Apostolik Gelenek Bölüm II. 18

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!