“Fransız Katolik Kilisesi soruşturmasında 216 bin çocuk cinsel istismar mağduru!”

Yukarıdaki başlık bir gazeteden alındı. Ülkemizde ve dünyada çocuk tacizi ve buna benzer cinsel suçlar üzerine birçok haber görebilirsiniz. Haber bir Hristiyan olarak ilgimi çekti. Kilisenin böylesi bir olay ile anılıyor olması acı verici, ancak haberin detaylarını okudukça duyduğum utanç daha da arttı. Haberde yaklaşık 60 yıllık bir süredir yüzbinlerce çocuğun mağdur edildiği akıl almaz bir olaydan bahsediliyor. Katolik yetkililer bu konu hakkında açıklama yaparak, mağdurların ailelerinden de bu konuda acı çekenlerden de özür dilediler.

 

Hristiyanlık kurumlaştıkça Hristiyan olmanın ilkelerinin çiğnendiği olaylar görebiliyoruz. Ne yazık ki bu olaylar ilk önce o kurumu daha sonra inanç sahiplerini yıpratıyor ve en sonunda inanç kötülenmiş oluyor. Genelde yaşadığımız sorun ‘tüm Hristiyanlar böyledir’ gibi bir çıkarımın tüm inanç sahipleri için geçerli olduğu düşüncesidir. Katolik Kilisesi’nin yönetiminin yıllardır bu konularda acı çektiği suçlandığı ve bu suçlamaların asılsız olmadığı bir gerçek. Bu konu üzerine filmler yapıldı, belgeseller çekildi ve Katolik Kilisesi yönetimi sürekli bu konuda özür dilemekte.

 

Özür dilemek bir erdemdir, özellikle çevremizde daha büyük günahlar işleyip haklı olduklarını savunan insanların tavırlarından daha iyi bir tavırdır. Ancak Katolik Kilisesi’nin çocuk tacizi hakkındaki yaklaşımları İsa Mesih’e inanan bizleri de üzmekte ve töhmet altında bırakmaktadır. Kutsal Kitap’a göre İsa Mesih’e inanan herkes ruhsal açıdan bir ailenin içerisine dahil olur. İsa Mesih’e iman eden herkes ile ortak bir payda da buluşmuş oluruz.

İncil; …çünkü hepsi -kutsal kılan da kutsal kılınanlar da- aynı Baba’dandır. Bunun içindir ki, İsa onlara “kardeşlerim” demekten utanmıyor. (İbraniler 2:11) der…

 

Katolik Kilisesi’nde İsa Mesih’e iman etmiş herkes kardeşimizdir. Onlar için, dua ediyoruz, onların da, biz kardeşleri için dua ettiğini ve Tanrı’ya yakardığını biliyoruz. Ancak vardığımız sonuç koskoca bir kurumun ilk önce kendi ismini daha sonra İsa Mesih’in ismini ve nihayetinde Tanrı’nın adını kötülediği yönündedir. Bu sonuca Katolik Kilisesi’nin 60 yıldır yapılan yanlışa bir çözüm getirememesi ile varıyoruz. Yüzbinlerce mağdur varsa süreklilik arz eden ve bilindiği halde çözülemeyen bir sorun var demektir.

Katolik Kilisesi ile ilgili bu şekilde yargı yürütebilmemiz İncil aracılığı ile oluyor. İncil’e göre bir Kilise, Tanrı’nın kutsallığını yansıtmalı ve bu konuda çok dikkatli olmalıdır. İncil’e göre kilise Tanrı’ya aittir ve kutsal olması için büyük bedeller ödenmiştir.

 

İncil;

Mesih kiliseyi suyla yıkayıp tanrısal sözle temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti. Öyle ki, kiliseyi üzerinde leke, buruşukluk ya da buna benzer bir şey olmadan, görkemli biçimde kendine sunabilsin. Amacı kilisenin kutsal ve kusursuz olmasıdır. (Efesliler 5:26-29) der…

Ayette kutsallık olarak anılan kavram, günaha karşı olmak, günahı ve yozlaşmış yaşantıyı kilisenin içinden uzak tutmamak, kiliseyi günahla lekelememek gibi birçok cümle ile açıklanabilir. Kilise bu konuda asla taviz veremez, günaha göz yumamaz, göz ardı edemez. Yukarıda bahsettiğim haberleri okurken de bugüne kadar bu konu hakkında duyduklarımı hatırlayınca aklıma ilk gelen fikir budur. Kiliseye “Tanrı’nın evi” diyoruz, Tanrı, kendi kutsallığına vazgeçilemez bir kavram olarak bakar.

 

Tevrat’ta Tanrı’nın kendi kutsallığı ile ilgili İsrail oğullarını defaten uyardığını görürüz.

Tanrı İsrail Oğullarına; “İsrail topluluğuna de ki, ‘Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım. (Levililer 19:2) der…

Tanrı’nın, kendi evi içindeki kutsallık konusunda ne düşündüğünü anlamak için yukarıdaki ayeti anlamanız yeterlidir. Katolik Kilisesi ‘kilise’ olarak anılırken bile günaha olan uzaklığını iyice düşünmesi gerekmeli. İnsanların Tanrı’yı aramak ve O’nun lütufkar sevecen yüzünü bulmak için Tanrı’nın evine gelmiş olmaları ama içerisinde günah ve yozlaşmışlık bulmalarının kabul edilebilir bir yanı yoktur. Hristiyan olarak anılmanın temel ilkesi günaha karşı olmaktır. İsa Mesih izleyicisi olmanın temel ilkesi günahtan tiksinmektir.

 

Hristiyan olarak, Tanrı’nın itibarına saygı göstermek tüm hayatımızı Tanrı’nın sevgisine leke getirmeden yaşamak bizim birincil amacımızdır. Bu anlayışı İncil’den alıyoruz. Eğer biz, İsa Mesih’in haça gerildiğini kabul ediyorsak günahtan tiksinmemiz gerekir. Kendimize Hristiyan (Mesih’e inanan) diyorsak yaşayacağımız hayatı ne kadar dikkatli yaşamalıyız?

 

İncil;

Tanrı’nın isteğini biliyorsun. En üstün değerleri ayırt etmeyi Yasa’dan öğrenmişsin. Kutsal Yasa’da bilginin ve gerçeğin özüne kavuşmuş olarak körlerin kılavuzu, karanlıkta kalanların ışığı, akılsızların eğiticisi, çocukların öğretmeni olduğuna inanmışsın. Öyleyse başkasına öğretirken, kendine de öğretmez misin? Çalmamayı öğütlerken, çalar mısın? “Zina etmeyin” derken, zina eder misin? Putlardan tiksinirken, tapınakları yağmalar mısın? Kutsal Yasa’yla övünürken, Yasa’ya karşı gelerek Tanrı’yı aşağılar mısın? Nitekim şöyle yazılmıştır: “Sizin yüzünüzden uluslar arasında Tanrı’nın adına küfrediliyor.” (Romalılar 2:18-24) der…

Yukarıdaki ayetler, Tanrı sözünü öğrendikten sonra bile günah işlemeye, Tanrı sözünü bir silah gibi başkalarına karşı kullanmaya, kendine dindar diyerek başka insanları aşağılamaya kalkan insanlar için yazılmıştır. Ayetlerin yazıldığı zamanlar, ‘Tanrı’yı aşağılıyor’ diyerek bahsedilen ayetlerin öznesi ‘şeriat yanlısı’ Yahudilerdi, bu insanlar büyük bir ikiyüzlülük içerisinde yaşıyorlardı. Dindar görünerek hem inancı hem Tanrı’yı kötülüyordu. Bir Hristiyan için Tanrı’nın adına bu şekilde leke getirmek ölüm ile eşdeğer olmalıdır. İncil’e göre bir Hristiyan Tanrı için yaşar.

Yaşarsak Rab için yaşarız; ölürsek Rab için ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek de Rab’be aitiz. (Romalılar 14:8)

 

İncil, yaşantımızın yaptıklarımızın İsa Mesih’in yaptıklarına layık olmasını da buyurur.

Ancak yaşayışınız Mesih’in Müjdesi’ne layık olsun. (Filipilliler 1:27)

 

Yaşantımızın ve yaptıklarımızın O’na inanmayanlar arasında Tanrı’nın ismine leke getirecek olması bizim için üzücü olmasından daha öte ölümcül derecede tehlikelidir. Bir kilise Tanrı’nın ismini yüceltmiyorsa kilise olmamalıdır, Tanrı’nın kutsallığını yansıtmıyorsa Hristiyan ismini taşımamalıdır, İsa Mesih’in prensiplerine ve ilkelerine uymuyorsa İncil’e göre yaşamıyorsa, kendini İsa Mesih imanlısı olarak tanıtmamalıdır.

Katolik Kilisesi’nin bu konuda düşündüğüne ve kutsallığı seçmek için adımlar atacağına inanmak istiyorum. Bu konuda dua ediyorum ve RAB ’be yakarıyorum. Ortaya daha fazla günah çıkmadan ve uluslar arasında Tanrı’nın ismine daha fazla leke gelmeden bu yanlıştan dönmelerini umuyorum.

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!