METİN ELEŞTİRİSİ

İncil’in doğruluğu ve gerçekliği çağlar boyunca araştırılmıştır. Her Hristiyan okuduğu Kutsal Kitap’ın günümüze nasıl ulaştığını bilmelidir. Hayatını İncil’in prensipleri üzerine kurmuş her Mesih imanlısı, İncil’in doğruluğunu araştırmaya istekli olmalıdır. Kutsal Kitap’ın doğruluğunu araştırmak bir dogma değildir. Her Hristiyan okuduğu ve hayatına yön veren Kutsal Kitap’ı araştırarak ona güvenir. İncil’in tarihi ve edebi olarak günümüze sağlam ulaşıp ulaşmadığı araştırılmalı ve anlaşılmalıdır; bir sır olarak kabul edilip saklanmamalıdır.

 

Günümüzde olduğu gibi geçmişte de İncil’e bu maksatla yaklaşan hem seküler hem Hristiyan bilim adamları bulabilirsiniz. İncil’in doğruluğu ve sağlamlığı yıllardır eleştiri konusudur ve İncil tüm bu eleştirilerden sağlam bir şekilde çıkmıştır.

 

İncil’in sağlamlığını araştıracaksanız “metin eleştirisi” kavramını biliyor olmanız gerekir. Metin eleştirisi, bir yazının kopyaları ve kopyalardaki farklılıkları inceleyerek yazının orijinalini tespit etme çalışmasıdır; aynı zamanda eski metinlerin sağlam ve değişmeden günümüze ulaşıp ulaşmadığını incelemek için kullanılan bilimsel bir yöntemdir.

 

Edebiyat, eski metinleri incelerken günümüze ulaşan kopyalarının orijinallerine ne kadar yakın olduklarını metin eleştirisi yöntemi ile bulur.

Bu yöntem sayesinde bir metnin elimize ulaşan tüm kopyalarının incelenmesi, karşılaştırılması ve orijinal metnin ortaya çıkarılması gerekir. Metin eleştirisi sırasında orijinal metni ortaya çıkartırken eleştirilen metne ait ne kadar çok kopya varsa, orijinal metindeki içeriğe ulaşmak o kadar kolay olur.

 

Metin eleştirisi yapmak isteyen kişi Kutsal Kitap’ın kopyalanma süreci ile ilgili bazı temel bilgilerden haberdar olması gerekir.

İncil kelimesi, “kitaplar” anlamına gelen Yunanca “biblia” kelimesinden gelir. Bu, İncil’in ne olduğunun daha doğru bir tanımıdır, kütüphane gibi birçok kitaptan oluşan bir koleksiyon olarak anlamlandırılabilir. İncil’in içerisinde bulunan her bölümün kendine özgü bir tarihi vardır ve İncil’e dahil olma yolunda kendine özgü bir yol izlemiştir.

 

En eski İncil metinleri, papirüs (bitki bazlı bir kâğıt) veya parşömenden (kazınmış, perdahlanmış ve birbirine dikilmiş hayvan derileri) yapılmış parşömenler üzerine yazılmıştır. Tüm İncil kitaplarının başlangıçta parşömenler üzerine yazılmış olması muhtemeldir. Sadece ikinci veya üçüncü yüzyılda, katipler modern basılı kitabımıza daha çok benzeyen bir kodekse katlanmış ve dikilmiş papirüs veya parşömen üzerine yazmaya başladılar. Kodeksin icadından sonra, Hristiyanlar kutsal yazılarını kodeks formuna kopyalama eğilimindeyken, Yahudiler geleneksel olarak kutsal yazılarını kaydırma biçiminde kopyalamaya devam ettiler.[1]

 

Eski yakın Doğu’da İncil’de bulunan bölümlerin yazıldığı ve kopyalandığı dönemde, katipler önemli rol oynarlardı. Katipler belgeleri oluşturma ve koruma işini yaptılar. Katipler özeldi çünkü okuyup yazabiliyorlardı; okuryazarlık yaygın değildi. Katipler de editördü. Bir kâtip, ortak bir yönü olan birkaç farklı parşömen alabilirdi ve bunlardan tek bir kitap derleyebilirdi veya farklı zamanlarda ve yerlerde yaşayan katipler benzer parşömenleri düzenleyebilirdi. Kopyalama süreci farklı bölgelerde farklı katipler ile devam etmiştir.

 

Örneğin, Yeruşalim’de kopyalanmış bir papirüse sahip (Yeremya bölümü diyebiliriz) bir kâtip bu papirüsü Mısır’da tekrar ve farklı bir dil ile kopyalayabilirdi. Bu şekilde elimizde çeşitli dillere kopyalanmış binlerce el yazması kopya bulunurdu. Böylece ilk ve orijinal kopya kaybedilse veya yıpranıp kullanılmasa bile orijinal kopyaya sadık bir şekilde yazılmış diğer kopyalardan orijinal metne ulaşmak çok kolaydı.

 

İncil kitaplarının tekrar tekrar kopyalanması gerekiyordu, böylece diğer insanların onları okuması için korunabilirlerdi. İncil’in kitaplarını yeniden yazma süreci her zaman mükemmel değildi (noktalama hataları, kişi veya bölge adlarının yanlış yazımı vb). Doğru kopyalar ve hatalar da dahil olmak üzere tüm bu kopyalama sürecini metnin aktarımı olarak adlandırıyoruz. Yani metin eski parşömenleri tekrar tekrar kopyalayan katipler tarafından yazılırdı.

 

Kopyalanma süreçlerinin büyük bir ciddiyetle yürütüldüğünün bilinmesi gerekir. Kopyalanma süreci ile ilgili okuduğumuz bazı bilgiler sürece ne kadar ciddiyetle yaklaşıldığını gösterir.

  1. Hem yazmak hem de el yazmalarını bağlamak için sadece temiz hayvan derileri kullanabilirlerdi.
  2. Her yazı sütunu kırk sekizden az ve altmıştan fazla satıra sahip olamazdı.
  3. Mürekkep siyah olmalı ve özel bir tarif olmalıdır.
  4. Her yazdıklarında “Yehova” kelimesini yazmadan önce fiziki bir temizlenme süreci yaşanırdı.
  5. Otuz gün içinde bir inceleme yapılmalı ve üç sayfa kadar düzeltme yapılması gerekiyorsa yazının tamamının yeniden yapılması gerekiyordu.
  6. Harflerin, sözcüklerin ve paragrafların sayılması gerekiyordu ve iki harf birbirine değdiğinde belge geçersiz hale gelirdi. Orta paragraf, sözcük ve harf, belgenin orijinaline karşılık gelmelidir.
  7. Belgeler sadece kutsal yerlerde (sinagoglar vb.) saklanabilirdi.
  8. Tanrı’nın sözünü içeren hiçbir belge yok edilemediğinden, “saklanma yeri” anlamına gelen İbranice bir terim olan bir “genizahta”da saklandılar veya gömüldüler. Bunlar genellikle bir sinagogda veya bazen bir Yahudi mezarlığında tutuluyordu.[2]

 

Kopyalanma süreçlerini küçük bir zaman aralığına veya coğrafyaya sığdırmak yanlış olur. Metin eleştiriş yaparken kopyaların nerede kopyalandığını hangi zaman aralığında kopyalandığını bilmek metin eleştirisini yapmak açısından önemlidir.

 

Metin eleştirisi, filolojik sanatlardan biri olarak iki bin yılı aşkın bir süredir uygulanmaktadır. İlk metin eleştirmenleri, özellikle M.Ö. son iki yüzyılda Helenistik İskenderiye kütüphanecileri antik dönem eserlerini korumakla ilgilendiler ve bu Orta Çağ boyunca erken modern döneme ve matbaanın icadına kadar devam etti[3].

 

Sadece İncil değil, 2. ve 3. yüzyıldan günümüze ulaşan Yunan tragedyaları da bu sistem sayesinde günümüze sağlam ulaşabilmiştir [4]. İncil’in  metin eleştirisi, eldeki kopyaların fazlalığı sayesinde elimizdeki orijinal kopyaya dayalı metnin güvenli bir şekilde günümüze ulaştığı sonucuna varabiliriz.

Metin eleştirisi İncil’in vazgeçilmez ve gerekli bir parçasıdır. Metin eleştirisi yapmak cesaret ister; elinizde metnin güvenirliği konusunda öğrenecekleriniz sizi korkutabilir. İncil’in güvenirliğine ve Tanrı sözü olduğuna derin bir şekilde inanıyoruz. Kendini edebiyatın ve bilimin araştırmaya dayalı yaklaşımına bırakan İncil’in tüm septik yaklaşımlardan güvenilir bir şekilde çıkmış olmasının bir tesadüf olmadığına inanıyoruz.

 

Metin eleştirisi ‘özgün metni’ bulmak için yapılır. Bu eleştiri  elimizdeki kopyaları değerlendirerek yapılır.  Yeni Antlaşma’nın 5700’den fazla nüshası (kopyası) vardır.  Bu kopyalar metnin türlerine göre 3 gruba ayrılmışlardır:

1.İskenderiye Metinleri (Alexandrian)

2.Batı Metinleri (Western)

3.Bizans Metinleri (Byzantine)

Bu metinler “küçük” ve “büyük” harfli yazılan, papirüs metinler ve kilisede okunan metinler (lectionaries) olarak tasnif edilebilir.  Bilginler bu metinleri gruplandırmış ve “text type”(metin türü) denilen türlere ayırmışlardır. Yukarıda sayılan 3 grup bu metin türleridir.

 

İlk kopyalar en erken tarihsel metinlerdir, tarihsel olarak özgün metne en yakın metinlerdir; Akdeniz coğrafyasından alınmışlardır ve  bu metinlerde ‘özgün’ kopyalama nitelikleri bulunur.  Bu grubun adı İskenderiye (Alexandrian) metinleridir ve bazı örnekleri şunlardır: A, B, Sinaiticus, 33, 1739, Bodmer Papiri. 

 

Batı metinleri (Western) İskenderiye metinlerinden farklı olarak daha geniş coğrafi alanlardan alınan kopyalardır. Bu kopyaların arasında Grekçeden farklı dillere çevrilmiş kopyalar da vardır.  Bu gruptan bazılar D sınıfı metinlerdir.  En bilindik örnekleri şunlardır:

İsim Tarih İçerik
37.Papirüs 3.yy Matta 26 parçası
Papirüs Michigan 3.yy Elçilerin İşleri
Papirüs 48 3.yy Elçilerin işleri 23 Fragmanı
Oxyrhynchus XXIV 3.yy Luka 22 parçası
{Kodeks Sinaiticus} 3.-4.yy Yuhanna 1: 1-8:38
 Kodeks Bezae 3.-4.yy İnciller ve Elçilerin işleri

Bizans-Doğu Roma Kilisesi (Byzantine) metin türü olarak anılan metinler tarih bakımından daha yeni metinlerdir, bu metinlerin 4800 kopyası vardır ve bu el yazmaların çoğu sadece Yeni Antlaşma’nın birkaç parçasını içerir; ama hepsi ele alınınca bütün Yeni Antlaşma’yı kapsar. En bilindik örnekleri şunlardır:

Sign Name Date Content
A (02) Codex Alexandrinus 5.yy Gospels
C (04) Codex Ephraemi Rescriptus 5.yy Gospels (mixed Byzantine/Alexandrian)
W (032) Codex Washingtonianus 5.yy Matt 1-28; Luke 8:13–24:53
Q (026) Codex Guelferbytanus B 5.yy Luke–John

Yani bir kimse 5.yüzyıla kadar İncil’i farklı dillerde veya Grekçe bir araya getirmeye kalksa bunu çok kolay yapabilirdi. İncil’e ait orijinal metnin sağlamlığı bu kadar çok kopyanın metin eleştirisine dahil olması ile daha da pekişmiştir.

Eldeki kopyalar tek bir kalemden çıkmadığı için kopyaları kaleme alan katiplerin farklılıkları kopyalardaki değişikliklere neden olmuş olamaz mı?

 

VARYANTLAR

El yazması kopyalar çoğaltılırken katiplerin yaptıkları yanlışlar, yazım hataları, eksiklikler de metne yapılan eleştiri ile incelenmektedir. Kopyaların arasında bu hatalardan dolayı oluşan farklılıkların küçük farklılıklar olmasına rağmen, İncil’in önemi açısından göz ardı edilmemektedir. Aşağıda verilen örneklere bakarak en küçük değişikliklerin bile ciddiye alındığını görebilirsiniz.

 

Mesela varyantlar şunlar olabilir:

Bir harf farkı: Yuhanna kelimesinin Grekçesinde bazı yerlerde iki ‘n’ harfi, bazı yerlerde bir tane var.  Bütün değişiklikler kopyanın varyantı sayılır. Kelimeler yanlış ayırılabilir, o dönemde kelimelerin arasında boşluklar yoktu, noktalama da yoktu. Farklı yazılan her kelime veya noktalamadan kaynaklı hata bir varyant sayılır.

 

Kopyalama esnasında varyantın oluşmasına neden olan diğer bir durum ise cümle dizimidir. Daniel Wallace bu konuda bir örnek verir: “Pavlus İsa’yı sever” cümlesi en az 16 farklı şekilde yazılabilir, hepsi bir varyanttır ve hepsi aynı şekilde anlaşılır.[5]  Katipler tekrarlanması gereken bir kelimeyi tekrarlamaz ya da tekrarlanmış kelime bir kere yazılır.

 

Tüm bu hatalar cümlenin anlamına etkisi olmayan küçük hatalar olsa da kopyalar sayesinde kolayca anlaşılır ancak İncil’e gösterilen önem sayesinde tüm bu hatalara daha ciddiyetle yaklaşılır.

Küçük bir örnek verecek olursak; üniversitede dersi sizden daha iyi dinleyen bir arkadaşınızdan notlarını aldınız ve notları yazarak çalışmak istediniz. Aldığınız notları diğer arkadaşlarınız için çoğaltmak istediniz; ama kopyalama yaparken yaptığınız harf hataları, kelime hataları, arkadaşınızın metnine bakarak anlaşılabilir ve ayrıca elinizdeki sizin yazdığınız kopya arkadaşınızdan aldığınız orijinal metnin bir varyantı olur.

 

Wallace bütün bu varyantları (yaklaşık 400,000 tane) 3 gruba ayırır; önemsiz, önemli ama geçerli değil ve önemli ve geçerli.[6]   İlk grupta harf veya sözcük sırasına göre konular var, EN ÇOK varyant bu gruba aittir.  İkinci grup ise Matta, Markos ve Luka (Müjdeler) arasındaki uyumu sağlayabilmek için kullanılan varyantlardır.

 

İncil’in kopyalarındaki varyantlar o kadar az hata içerirler ki bu hataların toplamı %1’i geçmez. Elimizdeki kopyalardan çıkarılmış İncil %98 oranında orijinal metni içerir.  Ancak el yazmaları kopyaların içindeki hatalar küçük olmasına ve neredeyse sayılmayacak hatalar olmasına rağmen İncil’in üzerinde şüphe bırakacak herhangi bir leke veya soru işareti kalmaması için bu hatalar da ‘metin eleştirisi’ kapsamında incelenir ve güncel okuduğumuz Kutsal Kitap’ın içerisinde yer alır. Kutsal Kitap’ı okuduğunuzda kopyalamaları dolayısı ile ortaya çıkmış olası hataları da görürsünüz ki bu durum hiçbir kuşkuya yer vermeden Kutsal Kitap’ın tüm kopyalanmış hallerini de görmenizi sağlar.

 

BÜYÜK HATALAR

Yukarıda varyantlara dahil edilen hatalar, harf, noktalama veya yazım hatalarını içerir. İncil’in 2 bölümünde çeşitli kopyalarda bulunmayan ancak farklı kopyalardan alınmış cümle öbekleri bulunur.

Bunlardan birincisi Markos kitabının 16. bölümünün son ayetleridir; diğeri ise Yuhanna kitabının 8.bölümünün ilk 11 ayetidir. Bu ayetler Grekçe kopyalarda yer almamasına rağmen 2. yüzyıl kopyalarında mevcuttu ve kiliseler tarafından okunmaktaydı.

 

Bölümleri metin eleştirisinden geçiren bilim adamları paragrafların yazım tarzlarının bölümle uyum içinde olmadığını düşünmekteydi. El yazmalarının birbirlerinden farklılık gösterdiği durumların göz ardı edilebilir olduğunu söylemiştik ancak büyük bir paragrafın farklılık gösterdiği durumlarda paragrafın İncil’e ait olmadığını düşünmektense, farklılık İncil’de dipnot olarak belirtilmiştir, böylece kopyalardaki az sayıda olan paragrafa dayalı farklılıklara önem gösterildiğini ve varsayılan bu değişikliklerinde ‘Tanrı Sözü’ olarak kabul edildiği gösterilmektedir.

 

Daniel Wallace bu konuda şunları söyler: “Elimizdekilerin özgün Yeni Antlaşma metinleri olduğuna kesin eminiz.  Ama paragrafların “Grekçe metinde  mi yoksa metnin altındaki açıklama kısmında mı olduğu konusunda şüphelerimiz var.”[7]

Bugün hayatta kalan Markos İncil’inin el yazmalarına baktığımızda, yüzde 99’dan fazlası Markos 16:9-20’yi içeriyor. Buna yalnızca 1600’den fazla Yunanca el yazması değil, Markos’un ilk çevirilerinin çoğu el yazması da dahildir.[8]

 

Kopyalanma sürecinde oluşan büyük veya küçük hatalar Markos 16 veya Yuhanna 8.bölümlerindeki gibi küçük bir orandaki kopyaların içerisine girmeyen uyumsuzluk olarak düşünülen alanlar, gizlenmeden Kutsal Kitap’ın içerisinde okunmaktadır. Bu ayetlerin bazı kopyalarda olmayışı dip not olarak belirtilmektedir. Bu bölümlerin ortaya çıkmış varyantlarını Kutsal Kitap’ın bir parçası ve aynı zamanda Tanrı‘nın günümüze ulaşan sözü olarak görüyoruz.

 

Markos 16 ve Yuhanna 8 ayetleri ile ilgili geniş bilgiye dipnottaki linklerden ulaşabilirsiniz.[9]

Ancak yazı boyunca açıklamaya çalıştığımız İncil’in orijinal metninin oluşturulması için sürdürülen çalışmalar (metin eleştirisi) çok ciddiyetle yürütülen çalışmalardır. Her küçük hata veya tarihi olarak kopyalar arasında bağlantı sağlaması şüpheli gözüken az sayıdaki paragraflar göz ardı edilmeden değerlendirilmektedir. Böylece çok ince elekten geçen, sıkı sıkıya filtrelenmiş metinlerden ortaya çıkarılmış metnin %100 sağlam olduğunu anlayabiliyoruz.

 

İncil’in sağlamlığı konusundaki yazımıza da aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


[1] https://www.bibleodyssey.org/en/tools/bible-basics/how-was-the-bible-written-and-transmitted

[2] https://scottmanning.com/content/process-of-copying-the-old-testament-by-jewish-scribes/

[3] Saussure, Ferdinand de (1916). Course de Linguistique General. Lausanne: Charles Bally in Payot C. Sf. 1–3

[4]  Tanselle, (1989) A Rationale of Textual Criticism

[5] Daniel Wallace, “Laying the Foundation” in Interpreting the New Testament Text, Darrell Bock and Buist Fanning, editors (Crossway:   Wheaton Ill, 2006), pg 35

[6] Daniel Wallace, “Laying the Foundation” pg 34

[7] Daniel Wallace, ‘Challenges in New Testament Textual Criticism for the 20th Century, JETS 52 (2009), 95

[8] https://www.thegospelcoalition.org/article/was-mark-16-9-20-originally-mark-gospel/

[9] https://bible.org/article/my-favorite-passage-thats-not-bible

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir