ÖZGÜRLÜK VE MESİH’TEKİ KİMLİĞİMİZ: CADILAR BAYRAMI KUTLAMALI MIYIZ?

Son on senedir ülkemizde yeni bir bayramı kutlamak moda olmaya başladı: Cadılar Bayramı. Bu bayram içerdiği geleneksel uygulamalar ile kafaları karıştıran bir bayram. Kilise tarihinde, özellikle ilk yüzyıllarda karşılaşılan zulüm sebebiyle, şehit olan Hristiyanları onurlandırmak için dördüncü yüzyılda “Şehitler Günü” olarak anılan günün kutlandığı çeşitli kaynaklardan bilinmektedir.

Ancak sorun şurada başlıyor; yaz sonu, genelde Keltlerde evliliklerin yapıldığı ve aynı zamanda ölülerin kutsandığı dönemdir. Bu dönemde “Samhain Festivali” kutlanırdı. Günümüzde de olduğu gibi insanlar kostümler giyer kutlamalar yapardı. Sonbahar ekinoksu ile kış gündönümü arasında yapılan bu kutlama, hasat mevsiminin sonunu ve kış mevsiminin başlangıcını ya da yılın “karanlık yarısını” sembolize ediyordu.

 

Daha önce kutlanan “Şehitler Günü”, 9. yy.a  gelindiğinde Katolik kilisesi tarafından adı da değiştirilerek 1 Kasım’da “Azizler Günü” olarak kutlanmaya başlanmış, bir önceki gün bu günün arifesi olarak ilan edilmiş. (13 Mayıs’ta kutlanan bugünün neden 1 Kasım’da kutlanmaya başlandığı tam olarak bilinmiyor).  “Tüm Azizler Günü”nü, Suriye- Malabar Kilisesi, Keldani Katolik Kilisesi ve Doğu Kilisesi, Paskalya’dan sonraki ilk cuma günü kutlarlar. Kıpti Ortodoks kilisesi ise bu günü 11 Eylül’de kutlar. Yani dünyadaki kiliseler “Azizler Günü”nü kutlar ama aynı günde değil.

 

Avrupa’da hemen hemen aynı güne denk gelen “Azizler Günü” ve Keltlerin Pagan “Cadılar Bayramı” olarak adlandırabileceğimiz ekinoks günü zaman ilerledikçe birbirine karışmıştır. Bugün etrafımıza baktığımızda ne yazık ki Halloween dediğimiz gün Hristiyan bir bayram değil tamamen pagan bir kutlama halini almıştır.

Hristiyanların arasında da bugünü kutlayıp kutlamama konusunda bazı tartışmalar yer almaktadır. Bu kafa karışıklığı özellikle Türkiye’de birçok soruna neden olabilecek bir konudur. Peki Hristiyanlar “Halloween” ya da bugün bilinen adıyla “Cadılar Bayramı”nı kutlamalılar mı?

 

Bazı kiliseler biz “Cadılar Bayramı” değil “Tüm Azizler Günü”nü kutluyoruz diyorlar. Ki gerçekten haklılar. Ancak Türkiye’de durum fazlaca karışıktır. Çünkü tarihten hele ki kilise tarihinden hiçbir haberi olmayan kişiler bu ayrımı yapabilecek bilgiye sahip değildir. Bu ayrımı yapamayınca da Hristiyanlar olarak “Cadılar Bayramı” kutlamalarına katılıp her ne kadar masum görünse de kostümler giyinmek ve bazı uygulamaları yerine getirmek tanıklık için sorun oluşturmaktadır. Cadılar Bayramı kutlayanlarla Hristiyanlar (her ne kadar niyetleri iyi olsa da) arasında bir fark gözükmemektedir.

 

Türkiye’de kilise, yıllardır çevresine Noel ve Yılbaşı’nın aynı şey olmadığını, Noel’de içki içip eğlenilmediğini anlatmaya çalışmakta ya da Paskalya Bayramı’nın gerçek anlamının ne demek olduğunu, İsa’nın ölmediğine başka birinin çarmıha gerildiğine inanan bir topluma, İsa’nın ölümü ve dirilişini yüzlerce kez açıklamak zorunda kalmakta. Kilisenin bu konuda işi zaten zordur. Bir de yine birbirine karıştırılan bir bayramı -artık ruhsal anlamını tamamen yitirmiş bir pagan geleneğinin ezici üstünlüğüyle kutlanan bir bayramı- açıklamaya gerek var mıdır?

 

Bir başka unsur da bazı şeylerin, özgürlük, rahatlık, vicdan ile ilgili değil kimliğimizle ilgili olmasıdır. Pavlus Korint kilisesindeki “özgürlük” hakkında bazı düşünceleri olan kardeşleri “vicdani” olarak haklı oldukları ama yine de “kimlikleri” açısından bazı konularda özgür olmadıkları konusunda uyarır. Özellikle Pavlus, putperest tapınaklarıyla dolu Korint’teki kurbanlara sunulan etler konusuna odaklanır. Elbette put bir imanlı için hiçbir şeydir. Bu yüzden ha normal kesilmiş et ha puta sunulmuş et, ikisi arasında vicdanen hiçbir fark yoktur. Hatta kasaplar çarşısında satılan etlerin hepsi bir şekilde putlara sunulurdu. Ama Pavlus şu ayrımı yapıyor: Eğer zayıf vicdanlı biri bilgili olan seni BİR PUT TAPINAĞINDA sofraya oturmuş görürse…. Cesaret almaz mı? (1. Korintliler 8:10)

Bu aslında sanki kör göze parmak uzatmak gibi bir hareket. Korint kilisesi kendi özgürlüklerini farklı bir algıyla ilan ediyorlardı, sanki “İyice özgürlüğümüzü abartalım, kanıtlayalım, Tanrımız en büyüktür!” demeye çalışıyorlardı. Ancak bu davranış Korint’teki imanlıları ” sevgi, birlik, kardeşlere tökez olma” gibi daha üstün değerleri hiçe saymaya götürmekteydi. Bu yüzden Pavlus, onları sadece vicdanlarının rahatlığına ve özgürlüklerine değil, kilisedeki kardeşlere tökez olmamaya, tanıklık ve İsa’nın erdemlerini ilan etmeye davet eder.

 

Kutsal Ruh bizim vicdanımızdan daha büyüktür. Olgunluk, sahip olduğumuz hakkı bir kardeşin sürçmemesi için kullanmamak ile belli olur.

Bugün Cadılar Bayramı kutlama konusunda ben bu prensibi düşünmemiz gerektiğini savunanlardanım. Elbette eğleniriz, elbette ister kostüm giyip dans ederiz ister birlikte gülüp şakalaşırız. Ancak bu zamanı, dünyanın bize dayattığı ve belli bir düzeni savunan bir günde kutlamak, “Tapınakta puta sunulan eti yemek” gibi bir görünüşe sahip olmuyor mu? Sanki biz de o gruba dahil olmuyor muyuz? Yapalım ama bugün değil. Cadılar Bayramı kutlanan bir günde bunu yapmak zorunda değiliz. Biz dünyaya ait değiliz.

 

Mesih’teki kimliğimiz, bizim özgürlüğümüz, vicdanımız ve haklarımızdan daha üstündür. Özellikle ülkemizde artık bizim adlarımız, işimiz, kariyerimiz değil, Hristiyan olmamız en çok göze batan unsurdur. Çünkü azınlıktayız. Bu dünyada yaşarken hep öyle olacağız. O zaman dünyanın bize verdiği kimlikten daha üstün bir kimliğimiz var: Mesih’teyiz, Tanrı’nın çocuğuyuz. Buna göre davranmak da en büyük sorumluluğumuzdur. Elbette özgürüz ama Mesih’teki kimliğime göre dünyadaki düşünceye uymama konusunda özgürüz. Bizler dünyanın normal gördüğü şeylerden daha anormal olmalıyız ki farkımız olsun.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir