İsa Mesih, zina tanımını evli bir erkeğin, karısı dışındaki bir kadınla arasında geçen cinsel ilişki olarak tanımladı (Markos 10:11-12, Luka 16:18). İsa’dan sonra, kilisenin de evlilik ile ilgili tanımı, İsa’nın söylediği sözlere göre şekillendi (1.Korintliler 6:15-16, 7:2). Bu nedenle Hristiyanlar için zina, evli kadının veya erkeğin eşi dışında birisi ile cinsel ilişkiye girmesidir.

 

Zinanın tanımından da anlaşılacağı üzere Hristiyanlıkta tek eşlilik esastır. Tevrat’ın ilk bölümünde evliliğin ilkelerini açıklanırken şunlar söylenir:

Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. (Yaratılış 2:24)

 

Yukarıdaki ayet, muhtemelen Eski Antlaşma’nın en çok kullanılan ayetlerinden biridir, bunun nedeni evlilik fenomeninin kökenini bildirmesidir. Evlilik Tanrı tarafından insana verilmiştir. Ayete göre, evliliğin içerisinde 3 temel ilke vardır: Bırakmak (eski aileyi), bağlanmak (yeni aileye), tek beden olmak.

 

Tek beden olmak, tek bir kişi gibi olmak, fiziksel olarak mümkün olmasa da ruhsal açıdan kesin bir bağlılık, sadakat, sevgi ilişkisini belirtmek için kullanılmış bir söz öbeğidir. Eşler birbirleri ile evlendiklerine her iki birey varlıklarının birbirlerine ait olduğuna dair bir söz verirler.

 

İncil’e göre eşlerin bedenleri de birbirlerine aittir. Bedenen yakınlık sevgi göstergesidir, eşlerin bu sevgi göstergesini kullanmaları gerekir.

Ama fuhuştan ötürü her erkek karısıyla, her kadın da kocasıyla yaşasın. Erkek karısına, kadın da kocasına hakkını versin. Kadının bedeni kendisine değil, kocasına aittir. Bunun gibi, erkeğin bedeni de kendisine değil, karısına aittir.  Geçici bir süre için anlaşıp kendinizi duaya vermekten başka bir nedenle birbirinizi mahrum etmeyin. Sonra yine birleşin ki, kendinizi denetleyemediğiniz için Şeytan sizi ayartmasın. (1.Korintliler 7:2-5)

 

Ayetlerde geçen sorunlar ve verilen cevaplar günümüzde de geçerlidir. Erkek ve kadının eşleri dışında birileri ile olması haksızlıktır. Bu durumu hırsızlık ile eş tutabilirsiniz. Ayetlerde de okuduğumuz gibi eşlerin bedenleri ‘tek beden olma’ ilkesine göre birbirlerine aittir. Zina, ayetin sonunda da belirttiği gibi, şeytanın kişiyi ayartmak için kullandığı silahlardan biridir.

 

Peki Kişiler Evli Değillerse?

Soruyu şöyle soralım. Kişiler evli değillerse, karı kocaya verilmiş bir birliktelik ve yakınlığa neden sahipler? Yaratılış 2. Bölümde açıklanan cinsel birliktelik, evli kadın ve erkeğe verilmiş bir armağandır. Birçok kişi bu durumu bildikleri için evlenmeden cinsel ilişkiye girmenin zina sayılmayacağını düşünmektedir. Ancak evlilik antlaşması cinsel birlikteliğe “tek beden olmak”, “bağlanmak” gibi bir anlam yüklüyor. Kişinin birden çok kişi ile “tek” olamayacağı ve birden çok kişiye bağlanamayacağı açık bir gerçekken, evlilik ilişkisi olmadan “romantik” ilişkiyi veya şehveti, evlilik (bağlılık) sayarak cinsel ilişkiye girmek Tanrı’yı kandırmaya çalışmanın saçma yoludur.

 

Sizin birisi ile yaşadığınız romantik ilişki, yürek tutumunuzdan dolayı sizi günaha düşürür. İsa Mesih, zina günahını bedensel bir günahtan içsel bir günaha taşıyan şu sözleri söyler:

Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. (Matta 5:28)

Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, fuhuş, hırsızlık, yalan yere tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır. (Matta 15:19)

 

Çıkma, görüşme, dating, flörtleşme gibi tüm evlilik öncesi ilişki türlerini İsa Mesih’in söylemiş olduğu bu şablon içerisinde değerlendirmek gerekiyor. Kişiye duyduğunuz şehvet sizi zinaya sürükler. Bedenen birleşmenin ötesinde yüreğinizden kaynayan duygular, ilişkiye cinsel bir anlam yükleyecektir. Ve cinsellik, evli çiftlere verilmiş bir armağandır.

Kişiler arasındaki aşka dayalı veya romantizme dayalı ilişki, duygusal bir varlık olan insanı ilk önce yürek tutumunun değişimine daha sonra ise yürekten yükselen şehvete götürür. “Ben kendimi kontrol edebilirim”, “biz öyle insanlar değiliz”, “herkesi aynı sanıyorsunuz” gibi söylemler durumu değiştirmiyor. Burada kişilerin ilişkilerinden memnun olmasından çok Tanrı’nın ilişkiden memnun olması gereklidir.

 

Pavlus imanlıları bu konuda şöyle uyarır:

Ama kendilerini denetleyemiyorlarsa, evlensinler. Çünkü için için yanmaktansa evlenmek daha iyidir. ( 1.Korintliler 7:9)

 

Nikah Şart Mı? İnsanlar Nikahsız da Sadık Kalamaz mı?

Kutsal Kitap’ı en başından  okumaya başlarsanız Tanrı’nın insanla arasındaki ilişkiyi “antlaşmalar” üzerinden sürdürdüğünü görebilirsiniz.

Tanrı, Adem ve Havva ile “İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı” üzerinden bir antlaşma yapar. Hz. Nuh ile, Hz. İbrahim ile, İsrail halkı ile de antlaşmalar üzerinden ilişkisini sürdürmeye devam eder.

“Sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak.”  (Yaratılış 9:15)

Size iyilikle bakacağım. Sizi verimli kılıp çoğaltacağım. Sizinle yaptığım antlaşmayı sürdüreceğim.” (Levililer 26:9)

 

Tanrı’nın insan ile yaptığı antlaşmalar, Tanrı’yı insana bağlar. Nikah ile hem eşimize hem de çevremize şu mesajı veririz: Eşime verdiğim bu sözü tutacağım. Nikah sadakatin ve sevginin nişanesidir. Nikah veya antlaşma olmadan sadakat ve sevginin sürekliliğinden bahsedilemez. Sevgi ve sadakat, kişinin zorunluluklar içerisinde bile eşini seveceğine ve kendini bu bağların içerisinde tutmak için gayret edeceğine dair verdiği sözde yatar.

 

Nikah akdini bozanlar yok mu? Elbette var, ancak o insanları  bu antlaşmaya göre sadakatsiz veya sevgisiz olarak nitelendiriyoruz. Nikah antlaşması olmadan sürekli bir sadakatten veya sevgiden söz etmek mümkün değildir. Çünkü kişiler nikah yapmadılarsa, birbirlerine söz vermedilerse bu durum eşlerine bağlanmaları ve sadakat göstermeleri konusunda onları antlaşma bağlarından özgür tutar.

Bu tür ilişkiler insan bedenini aşağılar, evlilik kurumunu aşağılar, ahlaki yaşayışı aşağılar.

 

İmza atmadan antlaşma olmaz, antlaşma olmadan da bağlayıcılık olmaz. Kaldı ki benimle yapacağı antlaşmanın altına imza atmayan birisine nasıl güvenebilirim? Bu tür bir birliktelik ilişkiye nasıl güven getirir? O halde hem kilise üyelerinin önünde hem de devletin ve tanıdıklarımızın önünde verdiğimiz söz Tanrı tarafından da bağlayıcıdır.

Zina içsel bir günahtır. Bu bağlamda nikah, kişinin içten gösterdiği veya göstereceği sadakat ve sevginin tezahürüdür.

Fuhuştan kaçının. İnsanın işlediği bütün öbür günahlar bedenin dışındadır; ama fuhuş yapan, kendi bedenine karşı günah işler. (1.Korintliler 6:18)

 

Yukarıda sayılan tüm bu nedenler zinanın, insan varlığını yozlaştıran, sadakat ve sevgi gibi Tanrı’nın karakterini bire bir açıklayan ilkesel erdemlerin tersi bir yürek tutumu olduğunu göstermektedir.

Zina, evliliğin yaratılış ilkesine terstir. Zina günahının getirisi olan sadakatsizlik, sevgisizlik, antlaşma bozan, yalana dayalı ilişkiye Tanrı çarpık bir ilişki olarak bakar. Evlilik, Tanrı’ya göre onurlu bir birlikteliktir; zina ise birlikteliğe onursuzluk getirir. Evlilik yoksa da durum değişmez. Tanrı bir beden olan her çifte evliliğin şablonundan bakar, kişiler onurlu bir şekilde bir araya gelmiyorlarsa Tanrı’ya göre bu zinadır.

Zina ciddi sonuçları olan bir günahtır.

 

Tevrat ve İncil’in dışında, zina hakkında hayata yansıyan kanıtlar da vardır. Zina genellikle hiçbir tövbenin geri alamayacağı kalıcı hasara neden olur. Bu bir eş için son derece inciticidir. Bu genellikle boşanmaya yol açar ve evlilik ortaklarını öfkeli, hayal kırıklığına uğramış ve finansal olarak daha yoksullaştırır. Çocukları sağlıklı bir ailenin sevgisi ve güvenliğinden mahrum eder ve gelecekteki evlilikleri için iyi bir rol modeli alma ihtimalini ortadan kaldırır.

 

Çatışma ve / veya boşanmanın olduğu ailelerden gelen çocuklar kaygı, kötü okul performansı, uyuşturucu kullanımı ve suçlu davranışlara daha yatkındır. Bu sorunlar yetişkinliğe kadar devam edebilir. Boşanmış ebeveynlerin yetişkin çocukları daha düşük eğitim düzeyine, daha düşük gelire, evlilik dışı daha fazla çocuğa, daha yüksek boşanma oranlarına ve daha düşük bir refah duygusuna sahip olma eğilimindedir.

Zina neden mi günahtır? Sizce?…

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!