Bir zamanlar küçük bir köyde, Kalev adında bir çocuk yaşardı. Kalev henüz çok küçük olmasına rağmen çevresindekilerde iyi bir etki yaratmayı başarmıştı. İnsanlar onu saf yüreğiyle, merhametiyle, cesaretiyle ve öğrenmeye, keşfetmeye olan dinmez merakıyla tanırdı. Kalev her gün, sabahtan akşama dek köyünü çevreleyen tepeleri ve vadileri keşfetmeyi çok severdi ve sık sık kendini, doğanın güzelliğine dalıp, hayret ve hayranlık içinde kaybolmuş bulurdu. Geceleri yıldızlara bakar, gökyüzünün sessizliğini dinler ve tüm bu kudretin, bu ihtişamın nasıl meydana geldiğini merak ederdi. Ve gündüzleri kuşların, rüzgârın ezgisini dinler, o da onlara katılıp asırlardır tüm doğanın ve yaratılışın ezgileriyle yüceltilen Rab’bi derin derin düşünürdü.
Kalev, güneşli bir günde yine etrafı keşfe çıkmıştı; her zaman kıyısında oynadığı nehrin kenarında yürüdü, nehri dinledi, rüzgârı ve kuşları izledi. Sanki her şeyin yönü değişmişti; çiçeklerin başı güneşe dönük değildi. Gölgesinde dinlendiği ağacın yanına geldi, nedense bugün oturup dinlenesi yoktu. Bir şey onu her şeyin yöneldiği tarafa doğru çekiyordu. Evden uzaklaşabileceği sınırı henüz geçmemişti ki yakındaki bir meydandan gelen heyecan dolu sesleri, yalvarışları ve şükür dualarını duydu. Bir sebepten hem ağlayanlar hem gülenler hem de her ikisini aynı anda yapanların sesleri geliyordu. Hızla çalılıkları aştı ve neler olduğunu görmek için oraya koştu. Vardığında giysileri mütevazi ancak varlığının ışığı kudret olarak üzerine yansımış, büyük bir yetki ve bilgelikle konuşan bir adamın etrafında toplanan çok büyük bir kalabalık gördü.
Bu adam öylesine şefkatle, sevgiyle, doğrulukla ve insanların içinde taşıdığı yaralara su serperek çok derin bir merhametle konuşan biriydi ki Kalev O’na daha yakın olmak istedi. Kalabalığı aşmak bir mücadele olacaktı ama onun boyunda biri için bu imkânsız değildi. Aralardan sıyrılarak O’na ulaşmaya çalıştı. Sonunda kendini O’nun çok yakınında buldu ve hiç beklemediği bir şey oldu.
O konuşan adam kalabalığın içinde döndü ve Kalev’igördü. Yalnızca gözleriyle değil; onu tüm varlığıyla, olduğu gibi gördü ve Kalev yaşadığı deneyimi anlamlandıracak olgunlukta olmasa bile bir gün çok iyi anlayacaktı ki bu kişi o gün Kalev’in ruhunun en derinliklerine bakmış, orada olmuş, olacak her şeyi görmüş ve onu yine de tamamen koşulsuz sevgiyle kollarına davet etmişti. Hayatında aldığı en iyi daveti hemen yanıtlamak üzere yerinden fırlamıştı ki iki adam onu engelleyip öğretmene yaklaşmaması için onu uyardı. O sırada Öğretmen konuştu ve dedi ki, “Bırakın, çocuklar bana gelsin. Onlara engel olmayın! Çünkü Tanrı’nın Egemenliği böylelerinindir.” (Luka 18:16) Yoksa bu tüm yöreyi dolaşıp, şifaya ihtiyacı olan herkese karşılıksız şifa veren, iyileşmesi imkânsız olduğu bilinen hastalıkları bile iyileştirmeye kudreti olduğu söylenen Nasıralı İsa mıydı?
Kimileri O’nunla ilgili anlatılanların bir efsane olduğunu söylerken, yaptıklarını gözle gören ya da duyup yürekten inanan niceleri O’nun ardından gitmek için eteklerine kapanıyor, tüm varlığını, eşini dostunu bırakıp O’nu izliyordu. Kalev, kendisinde bu denli güç olduğuna şahit olduktan sonra, O’nun beklenen kurtarıcı olduğunu söyleyenleri duydu. İsa, Tanrı’nın sevgisini, adaletini, yüceliğini, merhametini, lütfunu ve gücünü tanıtırken Kalev gözünü ondan ayırmadan dikkatle dinledi. Kalabalıklar önünde birçok hastayı iyileştiren, insanların hiç duymadığı bir bilgelikle konuşan bu Öğretmen kimdi? Ve her şeyden çok merak ettiği, neden Kalev’i fark etmişti? Sanki çevresindeki tüm kaotik sesleri bastıran bu heybetli sesten yankılanan sözler içinin en derinlerine işledi. İsa’nın sözleri karşısında hayrete düşmüştü ve ona çekildiğini hissetti.
İsa açık kollarla onu karşıladı ve kucağına aldı. Bu Kalev için anlatılmaz bir histi, belki de tüm hayatı boyunca bunu anlatmanın yollarını arayacaktı. İsa ona şefkatle ve hayatında duymadığı ölçüde derin bir sevgiyle baktı. Ona hayallerini, düşüncelerini, isteklerini, korkularını ve ihtiyaçlarını sordu. Nasıl olur da Kalev’le bu kadar yakından ilgilenmek isteyebilirdi ki?
“Hayalim babam gibi çoban olmak” dedi Kalev, yanakları ağrıdığı halde gülümsemesine engel olamıyordu. “Koyunlarıma bakmak, onları güvende tutmak, tüm gün dağları, çayırlıkları dolaşıp onlarla yemyeşil otlaklara, tertemiz ırmaklara gitmek istiyorum.” dedi. İsa başını salladı, gözleri anlayışla doldu. Kalev’e kendini başkalarının iyiliği için hizmete adamanın önemi hakkında konuştu, çobanlığın O’nun en sevdiği işlerden biri olduğunu, kendisinin de bir çoban olduğunu ve ona bu konuda çok şey öğretebileceğini söyledi. Koyunlarının her biriyle birebirilgilenmenin, birini kaybetse bile tüm sürüyü geride bırakıp o bir koyunun canını kurtarmaya gitmenin iyi bir çoban olmanın temellerinden olduğunu söyledi ve iyi bir çobanla ilgili daha birçok benzetme anlattı. Kalev o akşam eve giderken tanıdığı herkese, ailesine ve o günden sonra tanıştığı herkese, vaat edilen Mesih’le karşılaşmasını ve bunun yaşamını kökten değiştirdiğini anlatacaktı.
Günler günleri kovaladı ve Kalev hala İsa’yı düşünmeden edemiyordu. Arkadaşlarına ve ailesine sürekli O’nunla ilgili duyduklarını ve gördüklerini, tanık olduğu mucizeleri ve İsa’nın paylaştığı bilgelik sözlerini anlatıyordu. Bu deneyim onun tüm hayatını etkiledi; İsa’nın benzersiz sevgisi, yetkin bilgeliği, derin merhameti ve şefkati ömür boyu ona ilham verdi.
Büyüyüp iyi bir çoban olmaya kendini adadığında yalnız koyunları değil; Tanrı’nın sevdiği ve onun da sevmesi için yoluna çıkardığı tüm insanları da sevmeyi öğrendi. Onlara hizmet etmeyi, sevdiklerini korumayı, sevmekte zorlandıklarına iyilik yapmayı, haksızlıklara ve kötülüklere iyilikle direnmeyi, kendisi gibi sevdikleri için kendisinden fedakârlık yapmayı öğrendiğinde İsa’nın öğretisi ve hala yanı başında olan varlığı ona yol gösterdi.
Ve böylece, Kalev’in hayatı, İsa’yla karşılaştıktan önce ve sonra diye ayrıldı ve O’nunla tanışmanın dönüştürücü gücünün yaşayan kanıtı haline geldi. Yaşamı boyunca Mesih’in ona nasıl baktığını, nasıl savunduğunu, değerli gördüğünü, her şeye rağmen sevdiğini ve onunla tüm çocuklarla ilgilendiği gibi özel olarak ilgilendiğini ona öğreten bu deneyim sahip olduğu en değerli kazanım oldu. Bir gün O’na kavuşacağını bilerek yaşamını daha az korkuyla ve daha çok sevgiyle dolu geçirdi. Sıkıntılı zamanları O’nun sevgi dolu sıcak bakışlarına ve güvenli kanatlarına tutunarak atlattı.
Böylece yalnızca bir kez gördüğü biri tüm hayatını değiştirmiş, O’nun sözleri Kalev’i gerçekte olması gereken kişiye dönüştüren, adımlarını doğru yola yönlendiren en kıymetli pusula olmuştu. Kalev, Mesih’le karşılaşma ayrıcalığını, O’na inanmanın kurtuluşunu kendisine bahşedilmiş en kıymetli armağan saydı ve ömrünün sonuna dek bu kurtuluş gibi her mükemmel armağanın kendisinden geldiği Göksel Baba’sına şükürler sundu.
”İncilden (Luka 18:15-17) İlham alınmış bir masaldır.”
DÜNYA ÇOCUKLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!