Hristiyanlık inancında Tanrı, insanlığa kendisini ”YAHVE” olarak açıklamış, yaratılmış her şeyin yaratıcısı olan varlıktır.

 “Ben RAB ‘bim(YAHVE), adım budur. Onurumu bir başkasına, Övgülerimi putlara bırakmam.”(Yeşaya 42:8)

”Göğün ve yerin Yaratılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri yarattığında…” (Yaratılış 2:4a)

 

Tanrı bize kendisini Kutsal Kitap’ta bazı isim ve sıfatlarla tanıtıyor. Tanrı insanı kendi suretinde, kendi sıfatlarını insana vererek yetkilendirmiş ve yaratmıştır.
Tanrı birçok duruma etkin bir şekilde müdahale etmekte, gücüyle mucizeler ve harikalar yaratmakta ve kurtarışını göstermektedir.

“Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” (Yaratılış 1:26)

 

Suret kelimesinden şunları anlıyoruz: Tanrı, insanlar ve doğa ile iletişim kurmamız, duygularımız (sevmek, üzülmek, öfkelenmek vb), dünyayı algılamamız, irademizle karar vermemiz gibi özellikler ve Tanrı’ya ait sıfatlar Tanrı tarafından insana bahşedilmiştir.

 

Kutsal Kitap’a göre Tanrı’nın pek çok sıfatı vardır ve yaptıklarının hepsini bu sıfatlarına dayanarak yaptığına inanıyoruz. Bu sıfatlardan bazıları şunlardır:

RAB Kadir ve Yaratandır
RAB Adildir
RAB Kutsaldır
RAB Sevgidir


RAB Kadir ve Yaratandır

RAB söz konusu olduğunda, O’nun yapabileceklerinin sınırı hep tartışılagelmiştir . Ancak; ”O’nun yapamayacağı hiçbir şey yoktur.” (Luka 1:37)

“Ey Egemen RAB! Büyük gücünle, kudretinle yeri göğü yarattın. Yapamayacağın hiçbir şey yok.” (Yeremya 32:17)

 

Bu yüzden, ”RAB yapamayacağı bir şey yapabilir mi?” sorusu kendi içinde tutarsız bir sorudur. Bu soru bizi, iki zıt gerçeğin aynı anda aynı yerde olamayacağı durumlardan birine götürür. RAB sıfatlarına aykırı bir şeyi yapamaz. Bir şey hem kesinlikle kötü hem kesinlikle iyi olamaz. Bu herhangi birinden bir şey isteyip, “Yok!” cevabını alıp dönüp tekrar, “Peki hiç mi yok?” sorusunu soran insanoğlunun tutarsızlığını yansıtır.

 

Sorunun kendisinden çok sorulma amacına bakmak daha önemli olacaktır. Soru Tanrı’yı tanımak için değil, onu reddetmek için sorulmuştur. Yaradanımızı ve O’nun yüce sevgisini tanımakta yarar görmeyip kötü niyetle onu reddetmeye yönelik soru sormak soruyu cevapsız kılar.

 

“Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım” dedi (Yaratılış 17:1). Kendisi için böyle diyen Tanrı’nın sınırlarını sorgulamaktan çok onu mantıksızlığın içine hapsetmeye çalışmak Tanrı’yı yok saymak hatta daha kötüsü onun ismini kötülemektir.

RAB Adildir

Tanrı adildir. Bu, RAB’bin her zaman adil olduğu anlamına gelir; adaleti zamana ve yere göre değişmez ve bu O’nun karakterinin bir parçasıdır. O adaletsiz olamaz, Rab Tanrı adalet standardını tanımlar ve belirler. Tanrı adaletini koyduğu kurallar ile temellendirerek uygular. Söylemediği, uyarmadığı bir konuda adalet uygulamaz.

”Kurallarıma, ilkelerime sarılın. Çünkü onları yerine getiren onlar sayesinde yaşayacaktır. RAB benim.” (Levililer 18:5)

 

RAB kötülük ve adaletsizlik yapamaz.

“Ayartılan kişi, “Tanrı beni ayartıyor” demesin. Çünkü Tanrı kötülükle ayartılmadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz.” (Yakup 1:13)

Ayrıca Rab’bin adaletinin insan davranışlarına göre değişmediğine inanıyoruz. Rab’be ne kadar yakın olursanız olun, işlediğiniz günahın bedeli sizden sorulmalıdır.

 ”Başımıza gelen bütün olaylarda sen hep adil davrandın, doğru olanı yaptın, bizse kötülük yaptık.” (Nehemya 9:33)

 ”Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim, Senin gözünde kötü olanı yaptım. Öyle ki, konuşurken haklı, Yargılarken adil olasın.” (Mezmurlar 51:4)

 

Kutsal Kitap’a göre RAB‘bin doğruluğu ile adaleti arasında yakın bir ilişki vardır. RAB ne olursa olsun doğru olanı yapmalıdır. Bu yüzden insanın yaşamına dahil ettiği veya çıkardığı ne varsa (ölüm ve sonsuz yaşam gibi) adaleti ve doğruluğundan dolayı yapmıştır.

RAB Kutsaldır

Kutsal kavramı; Tanrısallığını kabul edip bu şekilde tapınılacak ya da yolunda can verilecek şekilde sevilen; kutsi, mukaddes anlamlarını ve aynı zamanda mükemmelliği de anımsatır. Eksiği veya kusuru olmayan, tam olan ama aynı zamanda paklık ve içine hiçbir şey katılmamış yani saf olanı da anlatır.


Peki, Tanrı’nın kutsallığı ne demektir ve biz neden Tanrı kutsaldır deriz?
Öncelikle; Kutsal Kitap’a bakınca Tanrı kendisini bu şekilde tanıtır ve bizim de O’na benzememizi ister (Levililer 11:44-45, 19:2, 20:26, 21:8, 1.Petrus 1:16).
Tanrı’nın kutsallığını düşündüğümüzde; O’nun günahtan uzak ve günaha yaklaşamayan, görkemli, kusursuz ve aynı zamanda yüceliği karşısında sonsuz saygıya değer olduğunu görürüz.

“Tanrı ışıktır, O’nda hiç karanlık yoktur.” (1. Yuhanna 1:5)

Tanrı’da günah (karanlık) yoksa “ışığın kaynağı” kendisidir. İncil’in duyurmuş olduğu gibi Tanrı, “Işıklar Babası” olandır. Tanrı’nın kutsal olması kötülükten, günahtan ayrı olduğunu gösterir. Doğasında zayıflık yoktur, karakteri ile kusursuz bir ahlaki yapıya sahiptir.

 

Yani birisi ”ben kutsalım, bana kutsal deyin” demesiyle kutsal olmaz. Yaptığı işlerde de bu tanıma layık olduğunu görmemiz gerekir. Kendi sözlerine (Kutsal Kitap’a) bakınca anlayışımızın ötesinde bir kutsallığı taşıdığını görürüz. Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda bunu daha iyi görüyoruz.


Tanrı hakkında Kutsal Kitap’ta çok şey okuruz ve onun hakkında birçok şey öğrenebiliriz. Çünkü yeni emirler vermekten çok kendini tanıtır ve bizim O’nu tanımamızı ister.
“Çünkü ben kurbandan değil, bağlılıktan hoşlanırım, Yakmalık sunulardan çok beni tanımanızı isterim.” (Hoşea 6:6)


Tanrı’nın ”kutsal, kutsal, kutsal” (Yeşaya 6:3) olduğu gerçeği, O’nun ebedi doğasını, Kutsal Üçleme’deki ilahi mükemmelliğini ve yüce kutsallığını yansıtır. Hiç kimse Tanrı gibi kutsal değildir ve bu nedenle sadece O tapınmaya layıktır.
Tanrı’nın kutsallığı sınırsızdır ve O’nun kutsallığı bizler için bir öğrenme sürecidir. Her gün O’nun sözlerine bakarak, dua ederek, Tanrı’yı dinleyerek ve hayatımızda yaptıklarına tanık olarak; O’na yaklaşarak ve O’nun bize yaklaşmasıyla ilişkimizi geliştiririz.

Yani O’nun yanına gideceğimiz zamana dek O’nun kutsallığını tanımaya devam ederiz ve Tanrı’yla yaşadığımız bu tecrübeler O’nun kutsallığı hakkında öğrenmemizi sağlar. Tanrı’nın kutsallığından söz ederken O’nun karakterinden de söz etmiş oluruz.


 ”Rabbimiz ve Tanrımız! Yüceliği, saygıyı, gücü almaya layıksın. Çünkü her şeyi sen yarattın; Hepsi senin isteğinle yaratılıp var oldu.” (Vahiy 4:9)

Burada yücelik, saygı ve güç O’na özgüdür. Her şeyi yaratan O’dur ve O yaratılışın sahibidir, bu özellikleri yine O’nun kutsallığını bize gösterir.


Aynı zamanda şunu da biliriz ki, Tanrı’nın Kutsal olması ile kendi günahlı doğamızı da fark edebiliriz. Kutsal Kitap bize Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldığımızı açıklar. Fakat günah ile birlikte Tanrı’ya itaatsizlik etmeyi seçerek kutsallık ile olan bağımızı kopardık. Kutsal olan Tanrı ise;

Habakkuk 1:13’de, “Kötüye bakamayacak kadar saftır gözleri(n).” diyerek Tanrının günaha karşı olduğunu açıklar.

Bu nedenle Tanrı’dan ayrı düşen bizlerin kutsal olan Tanrı’ya yaklaşmamız gerekir. Fakat ne yüreğimiz ne düşüncelerimiz ne de sevaplarımız;  ne iyiliğimiz ne de ibadetlerimiz, bizim mükemmel olan Tanrı’nın önünde durmamız için yeterli değildir. Bu nedenle Tanrı, kendi özünden olan Kelamını (sözünü) yani İsa’yı dünyaya gönderdi. Tanrı’nın özü nasıl Kutsal ise, kendi özünden gelen Kelam da (İsa) aynı derecede kutsal ve mükemmeldir. Bu nedenle adil ve kutsal olan Tanrı’nın önünde durmamız için kutsal, pak, mükemmel birine ihtiyacımız vardır. Bu da İsa Mesih’in kendisidir.


İncil bizlere şu gerçeği açıklar:
“Tanrı’nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih’in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık.” (İbraniler 10:10)
”Şimdiyse Mesih sizi Tanrı’nın önüne kutsal, lekesiz ve kusursuz olarak çıkarmak için öz bedeninin ölümü sayesinde sizi Tanrı’yla barıştırdı.” (Koloseliler 1:22)

Aynı zamanda bu konuda bazı Hristiyan ilahiyatçılar da şunları söylemiştir:

“Tanrı kutsaldır, tüm yaratıklarından ve yaratılışından kesinlikle ayrı ve üstün olduğu anlamına gelir ve O, tüm ahlaki kötülüklerden ve günahlardan tamamen ayrıdır.”
Henry C. Thiessen

 “Kutsallık, Tanrı’yı ​​düşündüğümüzde aklımıza gelen ilk tanımlamadır ve belki de tamamen anlamak ve tanımlamak için en zor özelliklerden biridir. Tanrı kutsaldır ve günahkâr olan her şeyden ayrıdır. Günah, Tanrı’nın doğası dışındaki her şeydir. “
Elmer Towns

 “Yalnızca Tanrı’nın Kendisi kutsaldır ve Kutsal kelimesi, Tanrı’nın eş anlamlı kelimesi olarak kullanılır. Tanrı’nın Kutsal kavramına bakınca Tanrısallığını kabul edip O’na tapınarak ve yolunda can verilecek kadar sevilen, kutsi, mukaddes anlamlarını taşır. ve aynı zamanda onun ne kadar mükemmel olduğunu da anımsatır. Eksiği kusuru olmayan tam olan ama aynı zamanda paklık ve içine hiç bir şey katılmamış saf olanı da anlatır.”
R.C Sproul

RAB Sevgidir

Hristiyanlığa göre Rabbimiz kendisini ”sevgi” kavramında tanıtan bir Rab’dir. Kutsal Kitap’a göre RAB’bin sevgisi ”Agape” sevgisi olarak bilinir. Bu kelimenin tercümesi ‘karşılıksız iyilik’ olarak açıklanabilir.

 

Buna göre RAB’bin sevgisi insan davranışlarına göre veya karşılık bekleyen bir sevgi değildir. İnsan RAB’bi sevmese de, RAB insanı sevmek ister ve bu nedenle ona yakın olmak ister.

”Sevmeyen kişi Tanrı’yı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir.” (1.Yuhanna 4:8)

 ”Tanrı’nın bize olan sevgisini tanıdık ve buna inandık. Tanrı sevgidir. Sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar.” (1.Yuhanna 4:16)

 

Hristiyan inancına göre RAB Tanrı, sevgisi aracılığıyla insanlara yaklaşmak ve onları kurtarmak ister. Sevgisi aracılığıyla ile insanlar değişsin ister.Sevgi kavramı Yeni Antlaşma’da şu şekilde tanımlanmıştır.

 ”Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir.Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz.” (1.Korintliler 13:4-8a)

 

Tanrı, sevgi kavramının bütün özelliklerini yerine getirir. Tanrı’nın insana olan sevgisi, insanı kurtarmak uğruna elinden gelen her şeyi yapmayı gerektirir.

 “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” (Yuhanna 3:16)

 

Bu ayetlerde Oğul’un Rab için o kadar değerli olmasına rağmen, İsa Mesih’i sevgiyle insanoğlunun kurtuluşu için feda etmekten çekinmediğini gösterir. Çocuğunuza “Beni ne kadar çok seviyorsun?” dediğinizde, kollarını açıp ölçerek göstermeye çalışır. İşte Tanrı’nın sevgi ölçütü de sevdiği kişiyi feda edebilecek kadar güçlü bir sevgiden geçer.

 

Tanrı sevmek ister ancak adaletinden de ödün veremez. Adaleti yerine gelmeden önce sevgi ile çağırır, çağrıya uymayanlar Tanrı’nın adaletinin getirisini kabul eder. Ancak adaletine uyan, RAB’bin sevgisi sayesinde kurtulur.



Son Eklenenler

Sevinç Güvener adlı yazardan...

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!