Haçlı seferleri; 1096-1272 yılları arasında, Avrupalı Hristiyanların Papa’nın isteği ve çeşitli vaatleri üzerine, Ortadoğu toprakları (kutsal topraklar) üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenledikleri akınlar bütünüdür.
Adının “Haçlı” olmasından dolayı Hristiyanlığın özüne mal edilen bu olaya biraz bakmamız gerek. Hristiyanların Haçlı seferlerine bakış açısını sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Tarihte yaşanmış olayları asla reddedemeyiz ve reddetmemeliyiz.
İsa Mesih’in dünyada verdiği en değerli öğretilerinden biri olan “Dağdaki Vaaz”ına baktığımız zaman şu ayetleri görürüz;
Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.
Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.
Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar.
Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar.
Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.
Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.
Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır.
(Matta 5:3-10)
Eğer bu öğretilerin ışığında değerlendirme yaparsak, bir yere sefer düzenlemenin, savaş başlatmanın, sömürgecilik yapmanın, zulmetmenin özde hristiyanlıkta bir yeri yoktur. Çünkü Tanrımız insanların barış içinde yaşamasını istemiştir.
“Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.” (Luka 6:27)
İsa Mesih, dünyaya karşı takınmamız gereken tutum için net çizgiler koyar. Bu tutum içerisinde savaşmayı, öldürmeyi buyurmasını bırakın bu kavramları çağrıştıran bir nokta bile yoktur. Yine Dağdaki Vaaz’a baktığımızda şunları görürüz:
“Göze göz, dişe diş dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. Size karşı davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin. Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla iki bin adım yürüyün. Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.” Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin.” (Matta 5:38-43)
Son akşam yemeğinden sonra Petrus, İsa’yı yakalamaya gelenlerin içinde Malkus adlı adamın kulağını kılıçla uçurduğu zaman, İsa Mesih Petrus’a “kılıçla yaşayan kılıçla ölür” diyerek en kötü zamanda bile şiddet yanlısı olmadı.
Mektuplara baktığımız zaman da aynı öğretinin değişmezliğini görmeye devam ederiz:
“Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin.Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın. Sevgili kardeşler, kimseden öç almayın; bunu Tanrı’nın gazabına bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: “Rab diyor ki, ‘Öç benimdir, ben karşılık vereceğim.’” Ama, “Düşmanın acıkmışsa doyur, Susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın.” Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.” (Romalılar 12:17-21)
Bütün insanlığın yaşaması için biricik oğlu olan İsa Mesih’i bizler için yer yüzüne gönderen bir Tanrı, insanların öldürülmesi için veya onların sömürülmesi için emir vermez. Çünkü Kutsal Kitap bize böyle söyler.
O halde insan isteğinden çıkmış olan bu Haçlı seferlerinin ya da Hristiyan olarak adlandırılan ülkelerin askeri güçleri kesinlikle Kutsal Kitap’a dayandırılamaz.
Kurtuluşun tek yolu olan İsa Mesih, bize öldürmeyi değil, sevmeyi buyuruyor.