“Kötülük Sorununun” bizi ilgilendiren kısmı nedir? Ya da bu sorun gerçekten bizi ilgilendirir mi? Hayatınızda ne ölçüde hastalık, yoksulluk vb. gibi durumlar ile karşılaştınız bilmiyorum ancak sanıyorum hepimiz bir şekilde bu sorun ile yüzleşmek zorunda kalmışızdır. Kötülük sorununu görmek için sadece geçmişe bakmamız gerekmez. Bugün de çevremizde buna canlı bir şekilde şahit olmaktayız. İsa Mesih’i izleyenler olarak bizlerin buna yanıtı nedir? Ne olmalıdır?
Kötülüğün ortaya çıkışına ya da kaynağına ilişkin önceki soruyu tekrarlarsak, eğer Tanrı insanı böyle –şimdiki haliyle zalim bir şekilde- yarattıysa o zaman kötülük ile nasıl baş edebiliriz?Ona nasıl karşılık verebiliriz? Çünkü eğer biz böyle yaratıldıysak, bu sorun ile mücadele etmemiz Tanrı ile mücadele ediyor olduğumuz anlamına gelir. Albert Camus’a göre “Eğer (insanı şimdiki haliyle yaratan) bir Tanrı varsa sosyal kötülüklerle savaşamayız. Çünkü eğer bunu yaparsak dünyayı bu şekilde yaratan Tanrı’ya karşı savaşmış oluruz”.[i] Daha önceden belirtildiği gibi Hristiyan inancı insan soyundaki bir anomaliye işaret eder. Tanrı iyidir ve insanı iyi yaratmıştır. Dolayısıyla kötülük ile mücadele etmemiz Tanrı’ya karşı savaş verdiğimiz anlamına gelmez.
Her şeye kadir ve mutlak iyi olan bir Tanrı’ya inanan bizlerin cevaplaması gereken önemli ve zor soru şudur: Sorumlusu olduğumuz bu soruna karşı nasıl mücadele vermekteyiz? İsa Mesih ölmüş olan Lazar adındaki dostunun mezarı başında bu soruna ilişkin mükemmel bir cevap sunar. Harika bir örnek bırakır bizlere. Mezar size neyi çağrıştırır? Ölüm,acı, keder, hasret…
İsa mezarın başında yaratılış amacından uzaklaşmış ve ölüme mahkûm olan, bir başka deyişle doğasında yabancılaşma ve yozlaşma yaşamış insanın durumu karşısında gözyaşı döker. İncil’in en kısa ayeti olan “İsa ağladı.” ayeti bizlere derin bir yanıt sunar. Grekçe metni incelediğimizde İsa’nın sadece ağlamadığını, aynı zamanda büyük bir öfke duyduğunu da görürüz. Hristiyan inancında bahsedilen Tanrı,kötülük ve acı karşısında duygusuz, umursamaz ya da vurdumduymaz değildir. Sevgisi ve merhameti ile gözyaşı döker, iyiliği ve adaleti nedeniyle kötülüğe karşı gazap doludur. Aslında bunu anlayabilirsek Tanrı’nın bu dünyaya neden ayak bastığını biraz olsun kavramaya başlayabiliriz.
İsa Mesih’in davranışı bize mükemmel bir örnektir. Bu yüzden bir Hristiyan kötülükle mücadele edebilir. Tabii bu da beraberinde kötülükle nasıl mücadele etmemiz gerektiği sorusunu gündeme getirir.İncil bu konuda çok açık ve nettir: “Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.”.[ii] Bir Hristiyan, kötülük ile kötü olanın ölçütlerine göre değil, Tanrı’nın ölçütlerine göre mücadele etmeye çağrılır. Kötülüğe kötülükle karşılık vermenin neden olduğu vahim durumu L. Tolstoy “İnsan Neyle Yaşar?” kitabında başarılı bir şekilde öyküler. İvan’ın babası Frol amcanın ya da köylü Pyotr Miheyev’in hatırlatmak istediği gibi kötülüğün panzehiri kötülük olamaz. Aksine elimizde affetmek ve sevmekten başka bir cevap yoktur.[iii] Tanrı’nın sözü şu emir üzerine inşa edilmiştir:
“Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla seveceksin. Komşunu da kendin gibi seveceksin.” [iv]
Sevgi ve merhamet, kötülük ile mücadele ederken kullanılması gereken en önemli iki unsurdur. Birçoğumuz “Tamam, Tanrı’yı sevelim de komşumuz kim ki onu sevelim?” diye sorabilir. İsa bunu bir benzetme ile açıklar. [v] Bu anlatıda bir yolcu gasp edilir ve feci şekilde dövülerek sokak ortasında yarı ölü halde bırakılır. Kendini dindar gören kişiler adamın yanından geçerler fakat ya görmezden gelirler ya da tiksinip yolunu değiştirirler.[vi] Fakat ilginç bir şekilde bir Samiriyeli anlatıya dahil edilir. Samiriyeli’ler, Yahudiler tarafından kirli sayılan bir halktır. Öyle ki onların kaplarından su bile içilmezdi. Bu iki halk arasında büyük bir husumet vardır.[vii]Buna karşı anlatının sonunda kim yardıma muhtaç olan kişiye yardım eli uzatmıştır? Samiriyeli’nin yani düşman olarak görülen bir kişinin övülmesi çok önemli bir gerçeği dışa vurur. Soru “komşum kim?” değil “kime komşuluk edeceğim?”olmalıdır.
Siz Kime Komşuluk Ediyorsunuz?
İçinde bulunduğumuz ahlaken bozulmuş ve kötü dünyanın içerisinde kötülük sorununa verebileceğimiz kanımca en iyi cevap,Tanrı’yı ve komşumuzu sevmek olacaktır. Bu yanıt bu soruna verilebilecek en iyi yanıt olmasının yanında sahip olduğumuz tek tutarlı yanıttır. Nazi Almanya’sında yaşanmış olan dehşet verici soykırım döneminde Dietrich Bonhoeffer gibiHristiyanlar,Nazilerin yaptığı kötülüğe karşı umursamaz davranmamışlardır. Canları pahasına“komşularını” korumuşlardır. Başka bir deyişle onlara komşuluk etmişlerdir. Bonhoeffer’ın çok çarpıcı bir sözü var:
Kötülüğe karşı sessizlik, asıl kötülüğün kendisidir: Tanrı’nın gözünde suçsuz olarak görünmeyeceğiz. Konuşmamak, aslında konuşmaktır. Harekete geçmemek, aslında geçmektir.[vii]
Sonuç olarak, eğer Hristiyanlığın dediği gibi – ki kanımca elimizdeki yegâne tutarlı görüştür- kişisel-sınırsız bir yaratıcı tarafından “iyi” olarak yaratıldıysak ve tarihte bir zamanda bir düşüş ve ahlaki yozlaşma meydana geldiyse o zaman kötülükle mücadele edebiliriz.Çünkü bu mübarek ve iyi olan Tanrı’yı hoşnut eder. Bunu yapmanın da en iyi ve tek yolu da Tanrı’yı ve komşumuzu sevmektir. Eğer komşunuzu (ki bu düşmanınızı da içerir) sevmek size zor ve imkânsız geliyorsa, ufak bir yardım almanın hiçbir sakıncası yoktur. İsa Mesih bu yardıma karşılık vermek için kendisini yürekten ve samimi bir şekilde arayan kişileri aramaktadır. Onu hayatınıza kabul edin ve kötülüğe karşı zaferin ne demek olduğunu deneyimleyin…
Yeşua Özçelik
Dipnotlar:
[i] FrancisSchaeffer, O Burada ve Sessiz Değil! , Kurtuluş Kitapları, 2008, s.39-40
[ii] Romalılar12:21
[iii] L. Tolstoy,İnsan Neyle Yaşar?, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 29-46, 51
[iv] Matta 22:37
[v] Luka 25:37
[vi] Yahudi dinikurallarına göre ölü bir kişiye dokunmak kişinin dini açıdan kirli sayılmasınaneden olur. Anlatıda bu ima ediliyor olabilir.
[vii] Yuhanna 4:9-22[viii] Eric Metaxas, Bonhoeffer: Pastor, Martyr, Prophet, Spy (2010)
Yazı https://fidecultura.org/2021/10/09/kotulukten-bana-ne/ sitesinden alıntıdır.