RABBİN SOFRASI VS İNSAN SOFRASI

Fransa 2024 Olimpiyatlarına damga vuran açılış gösterisinde drag queenlerden oluşan bir grubun masa etrafında yer aldığı ve sonrasında (iddiaya göre) Dionysos’un sahneye girişiyle gerçekleşen bir gösteri vardı. Olimpiyatlardan bahsediyoruz evet. Az önce bahsettiğimiz ayrıntıların olimpiyatlarla ne alakası var diye düşünebiliriz. 

Olimpiyatların ilk düzenlenmeye başladığı yer Yunanistan’ın “Olimpia” bölgesidir ve Olimpiyatlar MÖ 776 yılında düzenlenmeye başlanmıştır. O dönem ki Grekler, Grek tanrıları ve tanrıçalarına inanıyorlardı ve Dionysos ise Grek mitolojisinde şarap tanrısı olarak geçmektedir.

Aynı zamanda Dionysos, bağ bozumu döneminde kutlamalarında, kutlamaların önemli bir parçası olarak yer alır. Fransa 2024 Olimpiyatları açılışında, Grek tanrı ve tanrıçalarına ve özellikle Dionysos’a atıfta bulunulmak istenmiş. Drag queenlere gelecek olursak Olimpiyat yetkilileri onların orada olmasının herkesin kabul edilebilirliğini ve tolere edilebilirliğini göstermek için olduğunu söylüyorlar. Fakat bu kişilerin masa etrafındaki duruşları birçok kişi tarafından Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosuna ve İsa Mesih’in çarmıha gerilmeden önce öğrencileriyle yediği son akşam yemeğine benzetilmiştir. Bu benzerlik yüzünden, açılış töreni bazı izleyiciler tarafından alaycı ve saygısızca görüldü. Olimpiyatların açılışını planlayan sanat yönetmeni bu iddiayı reddetse de benzerlik göz ardı edilemeyecek kadar bariz. 

Bu görüntüleri ilk gördüğümde ben de birçok insan gibi şok olmuştum, böyle bir şeyi neden yaparlar diye düşünmeye başladım. Olimpiyatların amacı, her ırktan, milletten ve inançtan insanı spor yoluyla bir araya getirip daha iyi bir dünya oluşturmaktır. Ancak, açılış töreninin bu vizyona gerçekten hizmet edip etmediği tartışmaya açıktır. Açılıştaki sahnenin İsa Mesih’in çarmıha gerilmeden önce öğrencileriyle yediği son akşam yemeğine benzemesi dışında birçok ahlak dışı imgeler içermesi törenin, evrensel birliği temsil etme amacına ne kadar uygun olduğu konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. 

Bu konu hakkında dua ederken dünyanın, tek ve gerçek Tanrı’dan kopuk yaşamasının etkisinin ne kadar derin ve açık olduğunu anladım. Dünya gündelik yaşamına devam ederken bunu günah içinde yapmaya devam ediyor. Eski Antlaşma’dan bu yana sürekli dünyanın aynı halini görüyoruz, kendilerini tanrı olarak gören, sahte tanrı ve tanrıçalara tapan, zinayı, cinsel günahları destekleyen ve uygulayan, Tanrı’nın insana kendi suretinde yaratarak verdiği değeri, insanın kendine verdiği değerle yok eden nesiller. Tabi ki bunların temelinde günah var ve günahın birçok yerde sıkça duyduğumuz “bu benim yaşamım, istediğimi yaparım,” “bu benim bedenim, istediğimi yaparım” veya “bu benim isteğim, istediğimi yaparım” sözleriyle dışa vurulduğunu görüyoruz. 

Kutsal Kitap Romalılar 3:23 bize diyor ki, 

“Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.” 

Her birimiz hayatımızın bir noktasında “benim bedenim, benim yaşamım, benim isteklerim” diyerek günah işliyoruz ve bu günah bizi Tanrı’dan ayırır ve ruhsal anlamda ölüme mahkûm eder. Tanrı insanları yarattığında onların mahvolmasını ve bu sonsuz ölüme mahkûm olmalarını istemedi. Tanrı insanların Onunla yaşayıp iyi yaşamlar sürmelerini istedi fakat günah (insanın kendi isteği) insanların kötü yollara sürüklenmelerine ve sonuç olarak cehennemde mahvolmalarına sebep olmaktadır. Günahın insanı Tanrı’ya düşman etmesiyle beraber dünyanın Tanrı’ya olan savaşı gün be gün gözler önündedir. İnsanların Tanrı’ya karşı olan savaşı benlikten kaynaklanmaktadır ve günaha dayalı sözleri de bunu desteklemektedir, “benim bedenim, benim yaşamım, benim isteklerim.” Bu savaşa karşı, Hristiyan inancı, sevgi, bağışlama ve kurtuluşun mesajını taşır. 

Bu mesaja dikkat ettiğimde İsa Mesih’in -tam da olimpiyatlarda alay edildiği düşünülen son akşam yemeğinde- farklı bir yaklaşımla benzer sözleri kullandığını gördüm. Kutsal Kitap’a baktığımızda “kan canı içerir”. İsa Mesih öğrencileriyle son akşam yemeğini yerken ölümünü ve ölümünün anlamını anımsamaları için eline ekmeği aldı ve bölüp öğrencilerine verdi ve dedi ki, 

“Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın” sonrasında kâseyi alıp dedi ki, “Çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır (Matta 26:28).” İsa Mesih bu sözlerle sevginin ve fedakarlığın en yüce örneğini sunuyor. İsa, kendi bedenini ve yaşamını feda ederek, insanlığa kurtuluşun yolunu açtı. O, Tanrı’nın insanlığa olan sevgisini en güçlü şekilde ifade etti. Kendi canını dostları için feda ederek, insanlık için en büyük sevgi örneğini gösterdi. Yuhanna 15:13‘te şöyle der: “Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur.”

İsa Mesih bize olan sevgisini bizler için canını vererek göstermiştir. İsa Mesih kendi canını verdiğinde bizleri günahtan ve günahın ücreti olan ölümden özgür kıldı. Günümüzde özgürlük kavramı kişiden kişiye değişmektedir ve birçok kişi istediğini düşünme ve yapabilme durumuna özgürlük demektedir. Önceden bahsettiğimiz “benim bedenim, benim yaşamım ve benim isteğim” gibi söylemler insanlarca özgürlük olarak görülür fakat gerçekten bunlar özgürlüğe dayanan düşünceler ve eylemler midir? Özgürlüğün birçok tanımında herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya veya kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma olarak görüyoruz. Bu tanıma baktığımızda şu soruyu düşünmeliyiz, “acaba düşüncelerimizde ve eylemlerimizde herhangi bir dış etkiden bağımsız mıyız?” İnsani olarak ne kadar özgür olduğumuzu, hissettiğimizi ve davrandığımızı düşünsek de aslında düşüncelerimizde, hislerimizde ve davranışlarımızda özgür değiliz. Bu durumun arkasında şeytanın etkisini görebiliriz. Şeytanın Adem’i ayartarak bu dünyaya soktuğu günah, insan iradesini bozmuş ve insanın düşüncelerinde, hislerinde ve davranışlarında yozlaşmaya sebep olmuştur. Yani insan düşüncesi, hisleri ve davranışları dış etken olan günahın etkisiyle köle olarak yaşar. Bu nedenle, birçok insan özgürce düşündüğünü ya da davrandığını zannederken aslında şeytanın tuzaklarının esiri olur.

İsa Mesih’in bizim için canını feda etmesi, bizi şeytanın bu zincirlerinden kurtarmak içindi. İsa, çarmıhta ölüm ve günahın gücünü kırarak, şeytanın tüm silahlarını alıp onları çarmıhta yendi (Koloseliler 2:15) ve bize gerçek özgürlük yolunu sağladı. Gerçek özgürlük, insanın kendi istekleri, arzuların veya şeytanın tuzaklarına boyun eğmeden, Tanrı’nın isteği doğrultusunda yaşama gücüdür. Kutsal Kitap bu tarz bir özgürlüğü “Tanrı’nın çocuklarının yüce özgürlüğü” (Romalılar 8:20-21) olarak tanımlar. Özgürlük istediğini yapabilmek değildir, çünkü istediğimizi değil günahın istediğini yapıyoruz. Pavlus bunu Romalılar 7:12-20’de Kutsal Yasa’nın iyi olduğunu ama yargısıyla ölüm getirdiğini anlatırken günahın nasıl bize aslında istemediğimizi yaptırdığını anlatıyor. Gerçek özgürlük Tanrı’nın sevgisi ve lütfu altında, Onunla birlikte yaşamaktır. Bu özgürlük, günahın köleliğinden kurtulmak ve Mesih’te yeni bir yaşam bulmak anlamına gelir. İsa Mesih, “Eğer Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz” (Yuhanna 8:36) diyerek, gerçek özgürlüğün sadece O’nda bulunduğunu vurgular. İsa Mesih yaşamını ve bedenini bizler uğruna çarmıhta verecek bizleri özgür kılacağını o son akşam yemeğinde öğrencilerine açıkladı.

Sonuç olarak, Fransa 2024 Olimpiyatları’nın açılış töreni, sadece bir gösteri olarak değil, aynı zamanda modern dünyadaki dini ve ahlaki değerler üzerine düşünmemiz için bir fırsat sunuyor. Bu tören, dünyanın Tanrı’dan ne kadar uzaklaştığını ve O’na olan ihtiyacımızın ne kadar büyük olduğunu hatırlatıyor. Bu noktada, bu benzerlik ve tezatlık her birimizi İsa Mesih’in sevgi ve fedakarlığını daha derinlemesine düşünmeye davet ediyor. O’nun bizim için yaptığı büyük kurbanı, bizi günahkâr benliğimizden kurtarmak için çarmıhta canını feda edişini görmek, bu sevginin büyüklüğünü anlamamıza yardımcı olabilir. Bizler dünyasal, bedensel ve benlik arzularımızla günaha yönelirken, İsa Mesih kendi yaşamını ve bedenini bizler o arzulardan ve o arzuların sonucu olan günahtan özgür kalalım diye verdi. Romalılar 6:23 diyor ki, “Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır.” İsa Mesih’in sunduğu kurtuluşu kabul etmek ve O’na iman ederek yaşamlarımızın değişmesi, bizleri gerçek özgürlüğe ve Tanrı’nın sonsuz sevgisine kavuşturacaktır.

Son Eklenenler

Garen Olgar adlı yazardan...

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!