Hristiyan inancının en özel bayramlarından biri olan ve İsa Mesih’in beden alarak doğuşunun kutlandığı “Noel” yani ‘Doğuş Bayramı’na sayılı günler kaldı. Noel öncesindeki dört haftalık Advent dönemi, Hristiyan takviminde derin bir anlam taşıyan bir bekleyiş ve hazırlık sürecidir.
Aralık ayının başlarında başlayan bu süreç, Mesih’in insan bedeninde dünyaya gelişini kutlamaya yönelik bir hazırlık dönemidir. Advent kelimesi, Latince ‘Adventus’tan gelir; bu kelime “geliş” veya “varış” anlamında kullanılır. Bu, sadece İsa Mesih’in 2000 yıl önce doğuşunu değil, O’nun bir gün yeniden yeryüzüne gelişini umutla beklemeyi de simgeler. Aynı zamanda, İsa Mesih’in iman edenlerin bireysel yaşamlarına dahil olarak, onları değiştirdiği ve kişinin bu aracılıkla yeni bir hayata başladığı, ruhsal olarak yeniden doğduğu anlayışı da bu dönemin önemli bir düşünce noktasıdır.
Bu dönem sevgi, sevinç ve umutla büyümek için bir fırsattır. Çünkü Noel; İsa Mesih’in, bizleri günahın pençesinden kurtarmak için gelişini, çarmıhtaki fedakarlığını ve Tanrı’nın çocukları olarak kurtuluşa çağrıldığımızı hatırlatır. O’nun ikinci gelişinde acıların ve sıkıntıların sona ereceği, Tanrı’nın huzurunda sonsuz bir barışla yüz yüze olacağımız umudunu tazeleyerek ruhlarımızı güçlendirir. Hayat devam ederken, bir an durup Tanrı’nın hayatlarımızda yaptıkları için şükretme konusunda iyi bir fırsattır Noel.
Yaratılış Kitabı’nın başında Tanrı’nın her şeyi yaratan ve her şeye egemen Kral, olduğunu görürüz. Ancak insanlar, kendilerine verilmiş birçok ağacın yanı sıra Tanrı’nın yememelerini söylediği ağaçtan yiyerek O’nun krallığını reddettiler. Böylelikle insanlar Tanrı’nın krallığını reddederek O’nun krallığının parçası değil, günahın ve benliğin köleleri olmuşlardır. Fakat Tanrı sevgisini hiçbir zaman geri çekmedi. Daha ilk günahın ardından Tanrı, iblisin başını ezecek olan Kurtarıcının geleceğine dair bir vaat verdi (Yaratılış 3:15).
Zamanla bu vaat, Tanrı’nın İbrahim, İshak ve Yakup’a verdiği sözlerle daha da netleşti. Yakup, oğullarını kutsarken Yahuda’ya şu peygamberlikte bulundu:
“Sahibi gelene kadar
Krallık asası Yahuda’nın elinden çıkmayacak,
Yönetim hep onun soyunda kalacak,
Uluslar onun sözünü dinleyecek.” (Yaratılış 49:10)
Bu söz, Yahuda oymağından gelecek olan bir kralı işaret eder: yönetimi sonsuza kadar sürecek bir Kral, yani Mesih. İsrail halkı, bu peygamberliğin gerçekleşmesini umutla bekledi. Ancak, vaat edilen topraklara girdiklerinde karşılaştıkları gerçekler, “bal ve süt akan topraklar” beklentisinin çok uzağındaydı. Yahuda soyundan çıkan kralların çoğu Tanrı’ya itaatsizlik etti ve halk, sıkıntılarla, kıtlıklarla ve düşmanların eziyetiyle yüz yüze kaldı. Asur ve Babil halkları tarafından ele geçirilip sürgün edildiler. Bu koşullar altında İsrail halkı, krallık asasının gerçek sahibini, Mesih’i beklemeye başladı.
Ve bu bekleyiş, 2000 yıl önce İsa Mesih’in doğuşuyla sona erdi. Yahuda soyundan gelen İsa, yalnızca İsrail halkını değil, tüm insanlığı kurtarmak için dünyaya geldi. İsa, günahın kölelik zincirlerini kırarak insanlığa özgürlük ve esenlik getirdi.
İsrail halkı kötü yönetimler ve acılar içinde krallık asasının sahibini bekledi. Ancak bizim de bugün kendimize sormamız gereken bazı sorular var: Hayatımızın krallık asası kimin elinde? Bu asayı kendi ellerimizde tutarak ne kadar başarılı bir yönetici olduk? Yaşamlarımızı yönetmeye çalışırken, hayal kırıklıkları, benliğin köleliği ve günahın karanlığı altında mı eziliyoruz?
Advent, bu soruları derinlemesine düşünmek için bir fırsattır. Çünkü hayatlarımızın krallık asasını gerçek sahibi, Rab Tanrı olan İsa Mesih’tir. O, 2000 yıl önce geldi ve bizleri günahın zincirlerinden kurtardı. Şimdi tek yapmamız gereken, hayatlarımızın kontrolünü O’na teslim etmek. Günahın köleliğinden kurtulduğumuzda artık kendi hatalarımızın, korkularımızın ve geçmişimizin yükü altında ezilmeyiz. Tanrı’nın merhametinde yenilenen bir yaşam, güven dolu bir temel üzerine kuruludur.
İsa Mesih’e teslim olduğumuzda, O’nun vaat ettiği huzuru deneyimlemeye başlarız. Bu huzur, dünyasal sorunların varlığını tamamen ortadan kaldırmasa da onları aşabilme gücünü ve cesaretini verir. İsa Yuhanna 14:27’de şöyle diyor, “Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.” İşte bir kralın halkının kaygılanmaması için sarfettiği güven sözleri. Bu söze güvenebiliriz çünkü İsa Mesih’te yaşamımız emin ellerdedir.
Hayatlarımızın krallık asasını İsa Mesih’e teslim ettiğimizde anlam ve amaç dolu bir yaşama davet ediliriz. Artık kendi sınırlı bilgimiz ve gücümüzle değil, Gerçek Yüce Kral’ın sınırsız bilgeliği, görkemi ve gücüyle yönlendiriliriz. Krallık asası Mesih’in elindeyken O’nun sevgisi ve iyiliğinde temellenmiş mükemmel planına güvenerek kaygılanmadan yaşayabiliriz.
Hayatlarımızın krallık asasını İsa Mesih’e teslim ettiğimizde, sevinç, umut, sevgi dolu ve Tanrı’yla daha derin bir ilişki buluruz. Çünkü O, yalnızca krallık asasının sahibi değil, aynı zamanda bizi seven ve kendini bizim kurtuluşumuz için feda eden Kral’dır.
Advent dönemi, bu teslimiyetin ve bekleyişin sembolüdür. Yalnızca geçmişte yerine gelen vaatleri değil, gelecekte gerçekleşecek olanları da kutlarız. Mesih bir gün yeniden gelecek ve krallığını tam anlamıyla kuracaktır. Bu advent döneminde düşünmek için güzel bir fırsat: Hayatımızın krallık asası kimin elinde?