Yılın bazı günlerinde belirli konular ya da kişiler için özel günler oluşturulmuş ve bu günler sürekli olarak kutlanmıştır. Kimi çevreler bu günleri kapitalist sisteme ait bir para tuzağı olarak görürken, kimileri için de özel günler sadece o günlerde hatırlanan kavramlara dönüşmüştür. İçi doldurulmamış, rastgele veya sadece söylemek için söylenmiş sözler beni oldum olası irite etmiştir. Bahsettiğimiz özel günlerde yapılan etkinlikler de çoğunlukla benim için bu sınıfa girmektedir. Aslında unuttuğumuz, hatırlayarak başımıza bela olmasını istemediğimiz insanları ve durumları yılda bir gün kutlayarak kendimizce haklarını teslim ettiğimizi düşünüyoruz.
8 Mart tekrar geldi çattı. Tüm ülkelerde olduğu gibi vatanımızda da kadınların birer çiçek olduğunu ve onlara hak ettikleri değeri vermemiz gerektiğini herkesten duyacağız, her yerde göreceğiz. Koskoca holdingler, siyasiler, belediyeler, kamu kurum ve kuruluşları kadınlar gününü anmak için organizasyonlar yapacaklar. Lakin senede bir gün kadınları hatırlamak; diğer günlerde ise kadın görevini yapsın, kadınlık vazifelerini yerine getirsin mantalitesi içerisinde olmak bana hiç de samimi gelmiyor.
İnsanın yaratılışına baktığımızda, kadının değerini çok net bir şekilde görmemiz mümkün. Tanrı erkeği yarattığında gördü ki erkek tek başına mutlu olamıyor. Yalnızlık erkeğe göre değil. Bu yüzden kadını yarattı Tanrı. Buradan şunu anlamak gerekir ki; kadın, erkeğe hizmet etmek için yaratılmadı. Kadın erkeği tamamlamak için yaratıldı. Erkek, kadının yokluğunda var olamıyor. Yaratılışta bir erkek, bir kadın görüyoruz.
Yaratılışın başlangıcında da gördüğümüz üzere kadın ve erkek arasında bir eşitlik söz konusudur. Gelin görün ki erkekler tarihin neredeyse her döneminde kadınları kendilerine hizmet etmesi için yaratılmış varlıklar olarak görmüşlerdir. Oysa gerçekliğe baktığımızda kadın, Tanrı’nın gözünde değerli ve mukaddestir. Öyle ki Tanrı, erkeğin kadına nasıl davranması gerektiğini tarif ederken Kutsal Söz’ünde şöyle der: “Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin.” (Efesliler 5:25) İsa Mesih nasıl kilisesi için canını verdiyse, erkek de kadın için canını vermelidir. Erkekler olarak bu ayette bahsedilenin temel anlamıyla sadece bedensel olarak canını vermek olduğunu düşünürüz. Oysa burada anlatılan kesinlikle bu değildir. İsa’nın hayatına baktığımızda yaşadığı süre boyunca dünyaya geliş nedenine sadık bir yaşam sürdüğünü görüyoruz. Kadınlara karşı bir erkeğin yaklaşımı da tam olarak böyle olmalıdır. Evin içinde, iş yaşamında veya sosyal hayatta kadınlara farklı varlıklarmış gibi ya da olmamaları gereken yerlerdelermiş gibi davranmak çok yanlış bir tavırdır.
Kadın dünya yaşamına estetik, güzellik ve keyif katar. Erkekte olan eksik noktaları kadın tamamlar, aynı durum kadın için de geçerlidir. Velhasıl erkek kadından, kadın da erkekten bağımsız yaşayamaz. Zira bu iki varlık birbirini tamamlar, adeta bir elmanın iki yarısı gibi. Bu iki yarı ancak bir arada olduklarında sağlıklı bir biçimde yaşarlar. “Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.” (Yaratılış 2:24)
8 Mart Kadınlar Gününün kutlandığı bu günlerde kadınların, erkekler ile tamamen aynı noktada ve aynı statüde olduğunu bilmeli ve buna göre davranmalıyız. Tanrı’nın cinsiyet ayrımı yapmadan her insana aynı gözle baktığını asla unutmamamız gerekiyor. Doğru davranış; doğru, dürüst ve açık iletişim ile mümkündür. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun!