Anneliğin kutsal olduğunu düşünüyorum. Şimdi siz klişeye düşüp, (sosyal medyanın getirdiği bir lanet bu) “söylenmeye çalışılmayan cümleyi” bu cümlenin içerisinden çıkartıp “babalık kutsal değil mi?” diye soracaksınız. Bu soruyu soran güruha açıklama yapmak bana zuldür. Zira, bahsettiğim şey o değil bence babalık da kutsal ve önemi bir müessesedir.
Anneliğin değerini yetişen nesillerde görebiliyoruz. Anne nesilleri büyütüyor. Okullara gidip bakın, çocukları bırakanlar da alanlar da annelerdir. Genelde hastahanelerde anneleri görüyoruz. Özellikle güneydoğuda çocukları babalardan çok annelerin yanında görürsünüz. Anneler eğitimleri ile ilgilenir, hastalıklarıyla ilgilenir, torunları ile ilgilenir, babayla ilgilenir, kaynanayla, kayınbabayla ilgilenir, başka eşten çocukları ile ilgilenir, baba iş yerinde, hapiste, kahvede, ülke dışında çalışmaya gider, anne eviyle ilgilenir.
Dayak yiyen anneler var, çocukları babalarından zarar görmesin diye üzerine siper olan anneler var, hayatı kendisine zehir eden kocasına dayanan, doktor yetiştiren anneler var. Kendi aç yatıp doyuranı, lokmayı ağzına koymadan çocuğunu besleyeni var. Yıllarca aynı, esvapla, giysiyle, yazmayla dolanıp çocukları giyinsin diye didinen anneler var. Oğlu kızı gezsin, yesin içsin diye arttırdığı paraları bağrında saklayan kirli çıkın anneler var. Yastığa yüzünü bastırarak ağlayan, ağrısını gizleyen, ahırda süt sağan, tarlada ot devşiren, sabah iş kadını akşam ev hanımı olan var.
Koskoca bir yürektir anne. Evlenene kadar dayandığımız evlendikten sonra gelinin kabul etmediği oğula yüktür anne.
Sokakta annesine küfür eden hem de bunu şakaymış gibi söyleyen çocuklar görüyorum, annelerine birazcık saygıyı çok gören, annesini arkadaşının ağzına sakkız etmiş bundan da beyis duymayan nesiller görüyorum. Anaya küfür artık normal konuşmamızın içine girmiş. Yazık.
Toplumda hep ikinci sınıf sayılır anneler. Kadına değer vermiyoruz anneye nasıl değer verelim.
Anneleri unutmayın…
Ahmet Minguzi’nin annesini unutmayın, üniversite parası çıkartmak için kuryelik yaparken öldürülen oğlu için yas tutan anneyi, şehit annelerini, yıllardır kaybolan oğlunu elinde 20 yıl önceki resmi ile yağmur çamur içinde bekleyen anneleri unutmayın. Hapisteki çocuklarına görüş günlerinde ulaşmaya çalışan sabahın köründe sıralarda heba olan, madde bağımlısı oğlu için canını hiçe sayan anneleri unutmayın.
Anne… Bir kelime değil, bir dua gibidir. Yaşamın yükünü omuzlayan, kendi acısını içine gömüp evladının yüzündeki tebessümle avunan, sessiz kahramandır anne. Her zorluğa göğüs geren, gözyaşını içine akıtan, bir tas çorbayla koca bir dünyayı doyuran; yorgun düşse de yıkılmayan koca bir dağdır. Annelik, sadece çocuk doğurmak değil; insan yetiştirmek, hayata tutunmak, karanlıkta bile yol gösteren bir ışık olmaktır.
Bir düşünün, kendi aç yatıp çocuğunu doyuran, yırtık paltosunu dikmek yerine evladına yeni giysi diken anneleri… Tırnaklarıyla kazıyarak büyüten, gözlerinden umut, ellerinden emek damlayan o elleri. Onlar ki, oğlunun mezar taşına sarılıp saçlarını yolan da olabilir, sabahın ayazında ziyaret saatini beklerken elinde poşetiyle cam önünde bekleyen de… Her biri başka bir ağıtın, başka bir romanın başkahramanı.
Ama biz ne yaptık? Onların adını yalnızca Anneler Günü’nde andık. Onları sosyal medya cümlelerinin süsü yaptık. Annelik gibi kutsal bir makamı, ekranların arasında, reklamlarda, sözde duygu gösterilerinde tükettik. Saygı yerini kayıtsızlığa, minnet yerini unutuşa bıraktı. Annelik, toplumun gözünde giderek görünmezleşti; hâlbuki onlar görünmez oldukça biz eksiliyoruz.
Bugün anneler sokakta, hastanede, mahkemede yalnız. Sığınacak kapı, dayanacak omuz arıyorlar. Herkesin yükünü omuzlamış bu yüce varlıkların yüküne omuz vermeyi ise kimse üstlenmiyor. Oysa annelere sahip çıkmak, sadece onları yüceltmek değil, kendi insanlığımızı kurtarmaktır. Her annenin hikâyesi, içinde bir milletin vicdanını saklar. Görmezden geldikçe, biz de insanlığımızı yitiririz.
Unutmayın… Annelere kıymet vermek, geleceğe sahip çıkmaktır. Sessiz çığlıklarını duymak, yalnızlıklarına ortak olmak, sadece bir sorumluluk değil; bu topraklarda insan kalmanın, insan kalabilmenin tek yoludur. Anneyi unutan, kökünü kurutur. Çünkü anne, sadece bir kişi değil, bir milleti ayakta tutan yürek demektir.