HRİSTİYANLAR ORUÇ TUTAR MI?

Hristiyanlara sıkça yöneltilen sorulardan birisi de “Hristiyanlar oruç tutar mı?” sorusudur.  Aslında bu yeni bir soru değildir, 2 bin yıl önce de aynı soru İsa Mesih’e soruldu.

“Yahya’nın öğrencileri İsa’ya geldi ve “Neden biz ve Ferisiler oruç tutuyoruz da senin öğrencilerin tutmuyor?” diye sordular. İsa, “Güvey aralarındayken davetliler yas tutar mı? Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, o zaman oruç tutacaklar. Hiç kimse eski giysiyi yeni kumaş parçasıyla yamamaz. Çünkü yeni kumaş çeker, giysiden kopar, yırtık daha beter olur, hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Yoksa tulumlar patlar; hem şarap dökülür, hem de tulumlar mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara konur, böylece her ikisi de korunmuş olur diye yanıt verdi.” (Matta 9:14-17)

 

İsa Mesih’in, Tanrı ile insan arasında kurduğu yeni ilişki düzeninde oruç, Hristiyanlardan belli bir şekilde, belli bir zamanda yapılması istenen rutin bir uygulama ve ritüel değildir.

Yeni ilişki düzeninde insanların eskinin alışkanlıklarına, buyruklarına göre değil, yeni düzen doğrultusunda davranması gerekir. Oruç, belli bir süre için yiyecekten, bazen hem yiyecek hem içecekten bazen de çok fazla zamanımızı alan şeylerden uzak durmaktır.

 

Eski Antlaşma’da orucun hem toplu olarak hem de bireysel olarak tutulduğu görülür. Bütün halka oruç çağrısı yapıldığı, orucun yanı sıra dua edildiği, bazen çul giyildiği de olmuştur (2.Tarihler.20:3; Ezra.8:21-23; Yeremya 36:9).

 

Eski Antlaşma’da çul giymek, tövbe, yas ve pişmanlığın ifadesidir (Nehemya 9:1). Bu oruçların genel amacı, toplu olarak günahlardan tövbe ederken yürek kırıklığını ifade etmek, kötü günlerde, üzüntü ve yas dönemlerinde Tanrı’dan yardım ve teselli dilemektir.

Bunların dışında oruç tutmanın bir diğer amacı da insanın kendisini daha çok duaya verebilmesidir. Öyle zamanlar vardır ki Tanrı’yla çok daha derin bir ilişki kurmak isteriz, çok daha özel bir yakınlık için duada kalmak isteriz.

Dünyadan ve içindeki insani her şeyden uzaklaşarak O’na odaklanmak istediğimiz anlarda, kimi zaman kritik bir karar anında, kimi zaman Tanrı’nın bizim için isteğini duymaya ihtiyacımız olduğunda, kimi zaman da anlamadığımız ya da sindiremediğimiz durumları Tanrı’nın ışığında anlayabilmek için duayla birlikte orucu da kullanırız.  

Kutsal Kitap’ta bir ile kırk gün tutulan oruç örnekleri bulunur. Yılda bir kez tutulan oruçlar vardır. Yahudiler Bağışlatma Günü’nde oruç tutmuşlardır (Levililer.16:29-31). Musa ise Sina Dağı’nda kırk gün kırk gece oruç tutmuştur (Mısır’dan Çıkış 34:28). Sürgünden sonra, Yahudi tarihindeki felaketleri anmak için halkın yılda dört kez oruç tuttukları görülür (Zekeriya 7:5; 8:19).

 

Bireysel olarak oruç tutulmasının farklı amaçları vardır; yas oruçları (1.Samuel 31:13; 2.Samuel 1:12; Nehemya 1:4), tövbeyle gelen kırık yüreğin göstergesi için tutulan oruçlar (1.Samuel 7:6; 1.Krallar 21:27; Nehemya 9:1-2) ve insanın kendisini alçaltması için tutulan oruçlar (Ezra 8:21; Mezmurlar 35:13-14) bunlardan bazılarıdır. Tanrı’nın yönlendirişini, rehberliğini anlamaya çalışmak için de oruç tutulduğu görülür (Mısır’dan Çıkış 34:28; Yasa’nın Tekrarı 9:9). Yeşaya peygamber oruç tutmanın tek başına bir anlamı olmadığına, oruç tutarken takınılacak tutumun önemine de dikkat çeker (Yeşaya 58:1-12).

 

Kutsal Kitap’a göre oruç tutmanın belli ilkeleri vardır. Yeşaya 58. bölüm açıkça bu ilkelerden bahseder. Oruç tutmak sadece fark edilecek davranışları “Tanrı görsün” diye yapmak değildir. Aynı zamanda haksızlıktan da uzak durmaktır.

“Diyorlar ki, ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, İsteklerimizi denetlediğimizi neden farketmiyorsun?’ Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor, İşçilerinizi eziyorsunuz.” (Yeşaya 58:3)

“Orucunuz kavgayla, çekişmeyle, Şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç tutmakla Sesinizi yükseklere duyuramazsınız.” (Yeşaya 58:4)

 

Tanrı ne orucunuzu ne de dualarınızı duymak istemez. Bunun yerine Tanrı, istediği orucu şu şekilde tanımlar:

“Benim istediğim oruç, Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları salıvermek, Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, Her türlü boyunduruğu kırmak değil mi? Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, Çıplak gördüğünüzü giydirir, Yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz.” (Yeşaya 58:6-7)

 

Genelde etrafımızda gördüğümüz oruç, içtenlikle alakası olmayan ve sadece şekle bağlı bir oruçtur. Yahya’nın öğrencilerinin sorusu üzerine İsa’nın verdiği yanıt ile Yeni Antlaşma’da bazı oruç örnekleri görüyoruz. Yeni Antlaşma dönemindeki Yahudiler yılda bir kez Günahların Bağışlanma Günü’nde oruç tutarlardı (Elçilerin İşleri 27:9-10). Sıkı dinsel kurallara uyan Ferisiler ise haftada iki gün oruç tutarlardı (Luka 18:12).

 

İsa, hizmetine başlamadan önce çölde denenmesi sırasında kırk gün kırk gece oruç tutmuştur (Matta 4:2). Elçilerin İşleri kitabına bakıldığında, ilk Hıristiyanların da oruç tuttuğu ve genelde duanın oruçla el ele gittiği görülür. Özellikle öğretmen, önder ya da görevli atamalarında oruçla dua yan yana gider. Bu şekilde Yeni Antlaşma’da Tanrı’nın rehberliği aranır (Elçilerin İşleri 13:1-3; 14:23).

 

Bunun dışında Mesih imanlıları kendilerini daha çok Tanrı’ya vermek, daha çok dua edip O’na yaklaşmak istedikleri zaman oruç tutarlar. Mesih imanlılarının tehdit altında bulundukları durumlarda veya denenmelerde oruç tutmaları yerinde bir tutumdur, böylelikle her durumda kendilerine değil, gerçek Tanrı’ya ve O’nun gücüne dayandıklarını ilan etmiş olurlar.

 

İsa Mesih öğrencilerinin özellikle kendisinin yokluğunda, yani zor zamanlarda oruç tutmaları gerektiğini belirtmiştir (Luka 5:34-35). Ancak insanları etkilemek veya günahları örtmek için oruç tutulmaz. Dini bir ritüeli, bir görevi yerine getirir gibi yapılan bir oruç da yoktur.

 

Oruç, Tanrı’yla daha derin bir ilişki adına tutulur ki tutulan oruç da amacı gözetilerek mahrum kalınacak şeylerin listesi geniştir. Kendisine sosyal medya orucunu uygun görenlerin olabileceği gibi, yemek yemeden sadece su içerek dayanabildiği kadar oruç tutanları da görebiliriz. Bizim Tanrı’yla aramızdaki kanallarımızı tıkayan ne varsa hepsinden bir süreliğine kendimizi mahrum etmek de orucun amacı içindedir.

 

Oruç tutmanın amacı hiçbir şeye olması gerektiğinden fazla değer ve anlam vermemektir. Yaşamımızda en önemli şey Tanrı’yı tanımak, O’nu sevmek ve O’nunla yürümektir.

 

Bu yüksek standartların olduğu yerden baktığımızda oruca başvuranların asık suratla oruç tutması İsa Mesih tarafından eleştirilmiş ve oruç tutarken sevinç duyulması gerektiğine işaret edilmiştir (Yeşaya 58; Matta 6:16-18). Gereken alçakgönüllülük ve Tanrı’ya yürekten adanmışlık olmaksızın tutulan oruç yararsızdır. Gerçekten de bu zihniyette olanların tuttukları oruçtan tat aldıklarını görebiliriz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir