Çekirdekle Dünyayı Kurtaran Adam

Pandemi nedeniyle yine evlerimize kapandık. Sevmiyoruz kapanmaları. İnsanoğlu çok ilginç, sabah 8 akşam 5 çalışır, “tatil ne zaman” diye Google’dan aratır. “Pazartesi işe gitmek çok zor, keşke pazartesileri cuma günleri ile yer değiştirse” diye dert yanar. İşe gitmemek için teyzesini on iki kez amcasını on dört kez yalandan ölmüş gösterir, hasta numarası yapar, tebeşir yutup ateşini çıkarır.

Oğlum bile, okula gitmemek için defalarca karnım ağrıyor numarası yaparken teatral yetenekler kazandı. Drama kursuna yazdırdık, öğretmenine “hasta adamı çok iyi oynar” dedik. Tanrı yolunu açık etsin, kesin artist olacak.

Kapanmalar en çok da kahvedeki amcayı, altın günlerinde dedikoduyu meslek haline getirmiş teyzeleri vurdu. Kahvelerde dirsek çürüten, piştiyi masaya vuracağım diye zarif bileklerini zedeleyen, çekirdek çitlerken dünya gündemine yön veren amcazadeler ve onların ahretlik takımı kapanmalardan en çok etkilenenler oldu. Evde çocuklara otel animatörlüğü yapmak zorunda kalan, çocukların yarışma programlarından hallice “baba bu ne” sorularına maruz kalan, çocuklarla saatlerce koşturma oynayıp kısmi kalp krizi geçiren, öte tarafa tur atıp dünyamıza dönen ve bu etkinliği her gün yapmak zorunda kalan çilekeş anne ve babaları da unutmamak gerek.

Pandeminin verimliliğimizi negatif yönde etkilemiş olması ne kadar acı değil mi? Herkes sanki verimlilik konusunda parmakla gösterilen insanlardık da pandemi yüzünden eve tıkıldık havasında. Pandemi bize bir şey yapmadı biz eskiden de böyleydik. Eskiden sıcak evlerimizde ne kitaplar okunur, ne şiirler yazılırdı, ne müzikler bestelenirdi de, pandemi bizi bu hale getirdi diyerek kendimizi helak etmeyelim. Eskiden de tembeldik, şimdi de öyleyiz. Kullanma kılavuzunu okumaktan imtina eden bir ceddin ahfadıyız. Pandemi okuma alışkanlıklarımızı da pek değiştirmedi. Yirmi yedi dizidir aynı konuları işleyen ancak yirmi sekizinci diziyi sonu ne olacak diye merakla takip eden televizyon müritlerinin TV izleme alışkanlıklarını da değiştirmedi.

Sorulması gereken soru, “Eve kapandığımızda çok sıkılıyoruz ne yapacağız” değildir. Asıl sorulması gereken soru, “Verimliliğini aç kalmamak, ailesini geçindirmek için kullanmak zorunda kalan insanların hali ne olacak?” sorusudur.

Hayatın, kazanca dayalı bir devinim ile sürdüğünü ancak durduğunuzda anlıyorsunuz. Meğer hayatta kalmak için hiç durmadan çalışan bu makinenin dişlilerinin dönmesine ihtiyacımız varmış. Çalışmamız, hatta sürekli çalışmamız gerekiyormuş. Aç kalmamak için çalıştığımızı ve bu çark içinde sürüklendiğimizi, işe ve çalışmaya ihtiyacımız olduğunu iş yerimizin bize ihtiyacı kalmadığında fark ettik. Kapanmaların evde keyif yapmamıza yardımcı olduğu bir gerçek ancak kapanmalar yarın ne yiyeceğiz kaygısına çare bulamıyor.

Asıl sorun tuzu kuru cenahın zevahiri kurtarıp evinde rahat bir yaşam sürmesi ya da tek derdi sıkılmak olan insanların eve kapanmış olması değil; asıl sorun onlar kadar ayrıcalıklı olmayanlarımızın evine yarın ne götüreceğini bilmemesidir. Kapanma yüzünden yıllardır çalıştığı dükkanından evine ekmek götüremeyenlerin olmasıdır. Sorunumuz budur ve memleketimizde bu durumda olan çok fazla insan var. Evde sıkıntıdan patlayıp, toplum sağlığını hiçe sayar nitelikte, toplu imha silahı mahiyetinde, insanı intihara sürükleyen saçmalıkta çekilen bazı Tiktok videoları ya da insanların gözlerini kanatan resimlerle bize can sıkıntısının resmini çizen İnstagram kahramanları bu ülkenin sorunlarını yansıtmıyor. Bu ülkenin dramı, karantinaya kapandığı bir göz evde anneannesi, babaannesi, kardeşleri ile yaşayıp bir yandan ödev yapmaya çalışan, Zoom üzerinden ‘bögün canlı ders var mı’ diye soran ancak diğer kardeşlerinden kendisine sıra gelmeyen ya da cigabayt yoksunluğu nedeniyle telefonun yüzünü göremeyen öğrencilerin dramıdır.

Bence sıkıldığınız için çok yakınmayın. Bu kapanmalar bittiğinde hepimiz eski hayatlarımıza döneceğiz. Bazıları eski hayatını özlüyor ve sıkıldığı için evinde kalamıyor diye virüsü taşıdıkları insanlar sırf  daha zayıf bağışıklıkları var diye hastanelerde ölmemeli. Ne ekonomik sorunlar ne de koronanın bizim evimiz dışında yarattığı yıkım evimizde sıkılmaktan daha önemsiz olamaz. Bu günleri, ailenizle iletişiminizi ve bağlarınızı güçlendirmek, elinizdeki telefon yüzünden yıllardır yüzünü Facebook’tan takip ettiğiniz babanızla kanlı canlı sofra başında sohbet etmek için kullanabilirsiniz. Hem böylece bir can kazanırsınız. Sıkıldım demek yerine aylardır yapmadıklarınızı, ertelediklerinizi yapabilirsiniz. Umarım bu günleri kısa sürede ve en az zararla atlatırız.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir