HATA TEOLOJİSİ

   Bu hayatta kim, bir gününü hata yapmadan yaşamıştır ki? Eğer hatalar hakkında sağlam bir görüşümüz varsa ve hayatın içinde aktif insanlarsak sorunun cevabı, hiçbirimiz! Buna bir de başkalarının hatalarıyla yaşamak ve etkileşimde bulunarak hata yapmak zorunda kalmayı eklersek, liste daha da büyür.

 “Hata” dediğimde neden bahsediyorum? Hatalar: Kutsal Kitap’ın günah olarak adlandırdığı, Tanrı’nın sözünü ihlal eden, yıkım/günah/utanç üreten şeyler ya da Tanrı’ya karşı isyan etmek değildir. Hatalar: kendimizin ya da başkalarının standartlarını ya da beklentilerini karşılamayan, yaptığımız ya da yapmadığımız şeylerdir. Benim hatalarımdan bazıları: balkon kapısını açık bırakmak ve soyulmak, arabayı kilitlemeden bırakmak ve soyulmak, önemli bir randevuyu unutmak, yanlış iletişim, kilise mutfağında gece ocağı kapatmayı unutmak vb…

Hatalar teolojisi hem kendi hatalarımızla başa çıkmamızda hem de başkalarının hatalarına doğru bir şekilde karşılık vermemizde bize yardımcı olmalıdır. Dua bu teolojiye hayat verir, hata teolojimizi iyi bir şekilde geliştirmeyi bekliyorsak, teolojiyi belirleyen ilkeler konusunda kendimiz ve başkaları için sık sık ve ciddi bir şekilde dua etmeliyiz.

İnsanlar mükemmeliyetçilikle ya mücadele eder ya da onu yüceltirler. Kutsal Yazılar’a göre mükemmelliğe ulaşmak imkânsızdır ve aynı zamanda insanlığımızı da inkâr etmek demektir. Tanrı bizden mükemmel olmamızı beklemez, ama biz kendimizden bunu bekleriz. Mükemmeliyetçilik bizi bir “mini-tanrı” haline getirir ve kendimizi putlaştırmamıza neden olur. Mükemmeliyetçilik bizlere çok yakın bir istek olduğu için ve duygularımıza dokunduğu için (mükemmel bir şey yaptığımızda harika hissetmek, “birini hayal kırıklığına uğrattığımızda” (genellikle kendimizi) korkunç hissetmek, ama vazgeçmekten korkmak ya da gerçekten ulaşabileceğimize inandığımız için vazgeçmek istememek) Kutsal Yazılardaki diğer putlar gibi yok edilmelidir. (Yas Tek 7:5; 1 Yu 5:21; 2 Kr 23:25). Mükemmeliyetçilik isteğinin aile deneyiminden kaynaklanabileceğini de kabul etmemiz gerekir. Yaptıkları işte mükemmel olan anne babalar çocuklarından çok şey bekleyebilirler ya da bazen anne babalar aslında hiç talep etmedikleri halde çocuk bilinçsizce mükemmeliyetçiliği benimseyebilir. Bu idolü öldürmek ebeveynlere yansıyabilir ve bu da işi daha da zorlaştırır. İtaati vurgulayan vaazlar ve dersler de dinleyen kişilerde mükemmeliyetçilik isteğine yol açabilir.

Özür dilemek hatalı olduğumuzu kabul ettiğimizi ve bu konudaki yürek tutumumuzu gösteren bir işarettir. Ancak, özür dilemek ve itiraf etmek arasında bir ayrım vardır. Kutsal Yazılar’da özür dilemek yer almaz fakat itiraf etmek yer alır ve bu önemli bir sorumluluktur. (Bkz. Yakup 5:16). Başkalarına karşı işlediğimiz günahları o kişilere itiraf etmemiz gerekir. Günahımızı kabul eder, bağışlanmayı diler, günahımızın sonuçlarını kabul eder, mümkünse işlediğimiz günahı telafi eder ve aynı günahı bir daha işlememek için bir plan yaparız. Kutsal Kitap’a göre “tövbe” budur. Peki ya bir doktor randevusunu unutursak ya da bir arkadaşla buluşmaya bir saat geç kalırsak? Nezaketin yanı sıra karşımızdaki insanın saygınlığını kabul etmek, özür dileyebileceğimiz ve dilememiz gerektiği anlamına gelir. Hatalar insanın zayıflığının ve kırılganlığının bir işareti/ifadesidir. Tanrı bizi kendi suretinde yaratmıştır (Yaratılış 1:26,27) ama biz tanrı değiliz. O bizim zayıflığımızı kabul eder (bkz. Mezmur 103:14-16); biz de aynı şekilde zayıflığımızı kabul etmeli ve onu tanımalıyız. Pavlus zayıflığımızın, Tanrı’nın gücünün ve lütfunun yaşamlarımızda kendimize ve başkalarına gösterilmesi için bir platform olduğunu söyler. Dolayısıyla zayıflığımızı tanımamak ve onunla sevinmemek/övünmemek bizi Tanrı’yı müjdeleme fırsatından mahrum bırakır (2Ko.12:7-10)! Hatalar, Mesih’teki kimliğimizi daha iyi kavramamız ve bu kimliğe daha çok güvenmemiz için bir fırsattır. İnsanın eğilimi -kurtuluştan sonra bile- hala kendine güvenmek, kendine gereğinden fazla değer vermektir (krş Rom.12:3). Hatalar, zayıflığımızı ve kırılganlığımızı görmemizi ve kabul etmemizi kendi yaptıklarımızdan (Tanrıı için ya da kendimiz için) değil, Mesih’ten ve O’nun bizim için yaptıklarından hoşnut olmamızı sağlar.

Hata yapmak ve başkalarının hatalarıyla uyumlu bir şekilde yaşayan kişi olmak bize Tanrı’nın mutlak yetkisini hatırlatır. Hatalar, tıpkı günah gibi, Tanrı’nın planının aksamasına neden olmaz. O’nun planı bizim hatalarımızı da içerir ve bu hataların ya üstesinden gelir ya da onları kullanır. Bir hatadan çok daha fazlası olmasına rağmen, Yaratılış 37-50’deki Yusuf’un öyküsünü düşünün; Tanrı İsrail’i korumak ve onları Mısır’a götürmek için Yusuf’un kardeşlerinin yaptığı kötülüğü kullandı. Hatalar ciddi olduğunda bile Tanrı’nın değişmeyen mutlak yetkisine güvenebiliriz. Hatalar zayıflığımızı kabul etmemizi sağladığı gibi, başkalarının hatalarına müjde lütfuyla karşılık vermemize ve diğer insanları kendimize benzer (zayıf ama aynı zamanda Tanrı’nın benzeyişi) olarak görmemize fırsat verir. Günahlara ve hatalara verdiğimiz tepkiler, olgunlaşma yolunda ve müjde anlayışımızda ne kadar ilerlediğimizin ya da ilerlemediğimizin açık bir göstergesidir. Günahı affedebilir ve hataları hoş görebiliriz (Özdeyişler 19:11; Matta 18:21-35). Hatalar bu dünyanın olağan bir parçasıdır. Yapılan hatalar birer günah olmasalar da “çok iyi” (Yar.1:31) olan ilk yaratılışın günah nedeniyle bozulduğunu ve yozlaştığını, bunun da “ölüme” yol açtığını biliyoruz (Yar.3:14-19). İmanlılar, yaşamlarımızda düzenli olarak meydana gelen olaylar karşısında gerçekçi düşünmeli ve buna göre karşılık vermelidirler.

Vaiz kitabı yaşamlarımızı Tanrı korkusu ile ve O’na itaat ederek düzenlememize ve hatalarımız da dahil olmak üzere tüm yaşamımızın Tanrı’nın zamanlaması ve düzeni içinde olduğunu kabul etmemize yardımcı olur (Vaiz 3:1-15; 13:14). Dünya hatalara çok farklı tepkiler veriyor. ‘İptal kültürü’ olarak adlandırılan şey sosyal medyadan besleniyor ve oldukça yaygın hale geliyor. İnsanlar kendi değerleriyle çelişen bir eylem ya da ifadeyle karşılaştıklarında sinirleniyorlar ve o kişiye karşı bir kampanya başlatıyorlar. Amaç da genellikle bir ilişkiyi bitirmek ya da bir kişinin işine son vermek oluyor. İtibar o kadar zedelenebiliyor ki, iyileşme imkânsız olmasa bile zor hale geliyor. Müjde’ye, Tanrı’nın karakterine ve hatalar teolojisine dayanarak insanlara karşılık vermek dünyanın genel tutumundan tamamen farklı olacaktır ve Müjde’nin bizi nasıl değiştirdiğini ve başkalarını da değiştirebileceğini gösterecektir. Bazen dünyanın tepkisi daha az korkutucu ama bir o kadar da inciticidir (gülmek, şaka yapmak, alenen alay etmek vs.). İnsanın kendisine gülme becerisi geliştirebilmesi hem teoloji açısından hem de duygusal sağlık açısından iyi bir şeydir. Yine de dünyanın verdiği bu tepkiler, özellikle de biriktikleri takdirde, incitici ve zarar verici olabilirler. Kişinin kendi tutumu ve tepkisi için dua etmesi, başkalarıyla alay eden ve kırıcı şaka yapan insanlar için Tanrı’ya yakarması ve bu şakalara maruz kalınması durumunda, vicdanen gerekli gördüğünde kendisini ve başkalarını savunması vb. hatalar teolojisinin parçalarıdır.

Hataların dereceleri olduğunu da kabul etmeliyiz. Bazı hatalar zayıflık ve güçsüzlükten kaynaklanır; bazıları ise ihmalden (cıvatalar takılmadığı veya kontrol edilmediği için uçak kapılarının düşmesi, ameliyattan sonra bir aletin birinin içinde bırakılması) kaynaklanır. Kötü niyet içermese de bir hata ciddi sonuçlar doğurabilir.

Uygun bir hata teolojisi aradaki farklılıkları kabul eder ve hataların telafi edilmesine izin verir. İnatçılık veya gurur nedeniyle yıkıma sebep olan ya da zararla sonuçlanan hatalar günah olarak kabul edilebilir. Bu hatalar affedilebilir fakat aynı zamanda hukuk sistemi ile adalet de sağlanmalıdır. İnsanlar zayıf yönlerini geliştirerek hataların tekrarlanmasının önüne geçebilirler. Öğretilebilirlik Özdeyişler’de önemli bir temadır. Bilge kişi nerede gelişime ihtiyaç duyulduğunu bilir ve gelişimin gerçekleşebilmesi için başkalarının görüşlerini dinler. Öğretilebilirlikten yoksun olmak akılsızlığın bir göstergesidir. Bu yoksunluk başkaları için acı verici bizim için ise yıkıcı olabilir. (bkz Özdeyişler 10:17; 12:1; 13:1,18; 15:5,10,12,32; 17:10 ve 19:25,27). Başkalarına öğretmek de dikkatli olunmazsa, bir gurur meselesi haline gelebilir. Hata yapan kişi bazen bu hatanın nedenlerini ve çözümleri bilir fakat yardım etmek yerine gösteriş yapmak isteyen “ukala” insanlara değil, kendisini cesaretlendirecek ve ona destek olacak kişilere ihtiyaç duyar.

Unutmak istemediğimiz bir hata gerçeği daha var. Örneğin hizmet sektörlerinde yapılan hatalar (akla ilk olarak restoranlar geliyor), o hizmet sektöründen bir daha hizmet almamaya karar vermemize yol açabilir. Umarım “tek seferlik” hatalara izin verebiliriz, ancak tekrarlayan hataların bir hatalar teolojisi içinde kabul edilmesi veya hoş görülmesi gerekmez. İnsanlar, Tanrı’nın ortak lütfunun sorumlusu ve onun benzeyişinin vekilleri olarak, öğrenme ve gelişme beklentilerini Tanrı’yı anlamak için kullanabilirler.

Umarız bu yazıyı okumak, hepimiz için hem kendi hatalarımıza hem de başkalarının hatalarına karşı nasıl karşılık vermemiz gerektiği konusunda bizi geliştirmiştir ve bir teşvik olmuştur.

HATA TEOLOJİSİ

   Bu hayatta kim, bir gününü hata yapmadan yaşamıştır ki? Eğer hatalar hakkında sağlam bir görüşümüz varsa ve hayatın içinde aktif insanlarsak sorunun cevabı, hiçbirimiz! Buna bir de başkalarının hatalarıyla yaşamak ve etkileşimde bulunarak hata yapmak zorunda kalmayı eklersek, liste daha da büyür.

 “Hata” dediğimde neden bahsediyorum? Hatalar: Kutsal Kitap’ın günah olarak adlandırdığı, Tanrı’nın sözünü ihlal eden, yıkım/günah/utanç üreten şeyler ya da Tanrı’ya karşı isyan etmek değildir. Hatalar: kendimizin ya da başkalarının standartlarını ya da beklentilerini karşılamayan, yaptığımız ya da yapmadığımız şeylerdir. Benim hatalarımdan bazıları: balkon kapısını açık bırakmak ve soyulmak, arabayı kilitlemeden bırakmak ve soyulmak, önemli bir randevuyu unutmak, yanlış iletişim, kilise mutfağında gece ocağı kapatmayı unutmak vb…

Hatalar teolojisi hem kendi hatalarımızla başa çıkmamızda hem de başkalarının hatalarına doğru bir şekilde karşılık vermemizde bize yardımcı olmalıdır. Dua bu teolojiye hayat verir, hata teolojimizi iyi bir şekilde geliştirmeyi bekliyorsak, teolojiyi belirleyen ilkeler konusunda kendimiz ve başkaları için sık sık ve ciddi bir şekilde dua etmeliyiz.

İnsanlar mükemmeliyetçilikle ya mücadele eder ya da onu yüceltirler. Kutsal Yazılar’a göre mükemmelliğe ulaşmak imkânsızdır ve aynı zamanda insanlığımızı da inkâr etmek demektir. Tanrı bizden mükemmel olmamızı beklemez, ama biz kendimizden bunu bekleriz. Mükemmeliyetçilik bizi bir “mini-tanrı” haline getirir ve kendimizi putlaştırmamıza neden olur. Mükemmeliyetçilik bizlere çok yakın bir istek olduğu için ve duygularımıza dokunduğu için (mükemmel bir şey yaptığımızda harika hissetmek, “birini hayal kırıklığına uğrattığımızda” (genellikle kendimizi) korkunç hissetmek, ama vazgeçmekten korkmak ya da gerçekten ulaşabileceğimize inandığımız için vazgeçmek istememek) Kutsal Yazılardaki diğer putlar gibi yok edilmelidir. (Yas Tek 7:5; 1 Yu 5:21; 2 Kr 23:25). Mükemmeliyetçilik isteğinin aile deneyiminden kaynaklanabileceğini de kabul etmemiz gerekir. Yaptıkları işte mükemmel olan anne babalar çocuklarından çok şey bekleyebilirler ya da bazen anne babalar aslında hiç talep etmedikleri halde çocuk bilinçsizce mükemmeliyetçiliği benimseyebilir. Bu idolü öldürmek ebeveynlere yansıyabilir ve bu da işi daha da zorlaştırır. İtaati vurgulayan vaazlar ve dersler de dinleyen kişilerde mükemmeliyetçilik isteğine yol açabilir.

Özür dilemek hatalı olduğumuzu kabul ettiğimizi ve bu konudaki yürek tutumumuzu gösteren bir işarettir. Ancak, özür dilemek ve itiraf etmek arasında bir ayrım vardır. Kutsal Yazılar’da özür dilemek yer almaz fakat itiraf etmek yer alır ve bu önemli bir sorumluluktur. (Bkz. Yakup 5:16). Başkalarına karşı işlediğimiz günahları o kişilere itiraf etmemiz gerekir. Günahımızı kabul eder, bağışlanmayı diler, günahımızın sonuçlarını kabul eder, mümkünse işlediğimiz günahı telafi eder ve aynı günahı bir daha işlememek için bir plan yaparız. Kutsal Kitap’a göre “tövbe” budur. Peki ya bir doktor randevusunu unutursak ya da bir arkadaşla buluşmaya bir saat geç kalırsak? Nezaketin yanı sıra karşımızdaki insanın saygınlığını kabul etmek, özür dileyebileceğimiz ve dilememiz gerektiği anlamına gelir. Hatalar insanın zayıflığının ve kırılganlığının bir işareti/ifadesidir. Tanrı bizi kendi suretinde yaratmıştır (Yaratılış 1:26,27) ama biz tanrı değiliz. O bizim zayıflığımızı kabul eder (bkz. Mezmur 103:14-16); biz de aynı şekilde zayıflığımızı kabul etmeli ve onu tanımalıyız. Pavlus zayıflığımızın, Tanrı’nın gücünün ve lütfunun yaşamlarımızda kendimize ve başkalarına gösterilmesi için bir platform olduğunu söyler. Dolayısıyla zayıflığımızı tanımamak ve onunla sevinmemek/övünmemek bizi Tanrı’yı müjdeleme fırsatından mahrum bırakır (2Ko.12:7-10)! Hatalar, Mesih’teki kimliğimizi daha iyi kavramamız ve bu kimliğe daha çok güvenmemiz için bir fırsattır. İnsanın eğilimi -kurtuluştan sonra bile- hala kendine güvenmek, kendine gereğinden fazla değer vermektir (krş Rom.12:3). Hatalar, zayıflığımızı ve kırılganlığımızı görmemizi ve kabul etmemizi kendi yaptıklarımızdan (Tanrıı için ya da kendimiz için) değil, Mesih’ten ve O’nun bizim için yaptıklarından hoşnut olmamızı sağlar.

Hata yapmak ve başkalarının hatalarıyla uyumlu bir şekilde yaşayan kişi olmak bize Tanrı’nın mutlak yetkisini hatırlatır. Hatalar, tıpkı günah gibi, Tanrı’nın planının aksamasına neden olmaz. O’nun planı bizim hatalarımızı da içerir ve bu hataların ya üstesinden gelir ya da onları kullanır. Bir hatadan çok daha fazlası olmasına rağmen, Yaratılış 37-50’deki Yusuf’un öyküsünü düşünün; Tanrı İsrail’i korumak ve onları Mısır’a götürmek için Yusuf’un kardeşlerinin yaptığı kötülüğü kullandı. Hatalar ciddi olduğunda bile Tanrı’nın değişmeyen mutlak yetkisine güvenebiliriz. Hatalar zayıflığımızı kabul etmemizi sağladığı gibi, başkalarının hatalarına müjde lütfuyla karşılık vermemize ve diğer insanları kendimize benzer (zayıf ama aynı zamanda Tanrı’nın benzeyişi) olarak görmemize fırsat verir. Günahlara ve hatalara verdiğimiz tepkiler, olgunlaşma yolunda ve müjde anlayışımızda ne kadar ilerlediğimizin ya da ilerlemediğimizin açık bir göstergesidir. Günahı affedebilir ve hataları hoş görebiliriz (Özdeyişler 19:11; Matta 18:21-35). Hatalar bu dünyanın olağan bir parçasıdır. Yapılan hatalar birer günah olmasalar da “çok iyi” (Yar.1:31) olan ilk yaratılışın günah nedeniyle bozulduğunu ve yozlaştığını, bunun da “ölüme” yol açtığını biliyoruz (Yar.3:14-19). İmanlılar, yaşamlarımızda düzenli olarak meydana gelen olaylar karşısında gerçekçi düşünmeli ve buna göre karşılık vermelidirler.

Vaiz kitabı yaşamlarımızı Tanrı korkusu ile ve O’na itaat ederek düzenlememize ve hatalarımız da dahil olmak üzere tüm yaşamımızın Tanrı’nın zamanlaması ve düzeni içinde olduğunu kabul etmemize yardımcı olur (Vaiz 3:1-15; 13:14). Dünya hatalara çok farklı tepkiler veriyor. ‘İptal kültürü’ olarak adlandırılan şey sosyal medyadan besleniyor ve oldukça yaygın hale geliyor. İnsanlar kendi değerleriyle çelişen bir eylem ya da ifadeyle karşılaştıklarında sinirleniyorlar ve o kişiye karşı bir kampanya başlatıyorlar. Amaç da genellikle bir ilişkiyi bitirmek ya da bir kişinin işine son vermek oluyor. İtibar o kadar zedelenebiliyor ki, iyileşme imkânsız olmasa bile zor hale geliyor. Müjde’ye, Tanrı’nın karakterine ve hatalar teolojisine dayanarak insanlara karşılık vermek dünyanın genel tutumundan tamamen farklı olacaktır ve Müjde’nin bizi nasıl değiştirdiğini ve başkalarını da değiştirebileceğini gösterecektir. Bazen dünyanın tepkisi daha az korkutucu ama bir o kadar da inciticidir (gülmek, şaka yapmak, alenen alay etmek vs.). İnsanın kendisine gülme becerisi geliştirebilmesi hem teoloji açısından hem de duygusal sağlık açısından iyi bir şeydir. Yine de dünyanın verdiği bu tepkiler, özellikle de biriktikleri takdirde, incitici ve zarar verici olabilirler. Kişinin kendi tutumu ve tepkisi için dua etmesi, başkalarıyla alay eden ve kırıcı şaka yapan insanlar için Tanrı’ya yakarması ve bu şakalara maruz kalınması durumunda, vicdanen gerekli gördüğünde kendisini ve başkalarını savunması vb. hatalar teolojisinin parçalarıdır.

Hataların dereceleri olduğunu da kabul etmeliyiz. Bazı hatalar zayıflık ve güçsüzlükten kaynaklanır; bazıları ise ihmalden (cıvatalar takılmadığı veya kontrol edilmediği için uçak kapılarının düşmesi, ameliyattan sonra bir aletin birinin içinde bırakılması) kaynaklanır. Kötü niyet içermese de bir hata ciddi sonuçlar doğurabilir.

Uygun bir hata teolojisi aradaki farklılıkları kabul eder ve hataların telafi edilmesine izin verir. İnatçılık veya gurur nedeniyle yıkıma sebep olan ya da zararla sonuçlanan hatalar günah olarak kabul edilebilir. Bu hatalar affedilebilir fakat aynı zamanda hukuk sistemi ile adalet de sağlanmalıdır. İnsanlar zayıf yönlerini geliştirerek hataların tekrarlanmasının önüne geçebilirler. Öğretilebilirlik Özdeyişler’de önemli bir temadır. Bilge kişi nerede gelişime ihtiyaç duyulduğunu bilir ve gelişimin gerçekleşebilmesi için başkalarının görüşlerini dinler. Öğretilebilirlikten yoksun olmak akılsızlığın bir göstergesidir. Bu yoksunluk başkaları için acı verici bizim için ise yıkıcı olabilir. (bkz Özdeyişler 10:17; 12:1; 13:1,18; 15:5,10,12,32; 17:10 ve 19:25,27). Başkalarına öğretmek de dikkatli olunmazsa, bir gurur meselesi haline gelebilir. Hata yapan kişi bazen bu hatanın nedenlerini ve çözümleri bilir fakat yardım etmek yerine gösteriş yapmak isteyen “ukala” insanlara değil, kendisini cesaretlendirecek ve ona destek olacak kişilere ihtiyaç duyar.

Unutmak istemediğimiz bir hata gerçeği daha var. Örneğin hizmet sektörlerinde yapılan hatalar (akla ilk olarak restoranlar geliyor), o hizmet sektöründen bir daha hizmet almamaya karar vermemize yol açabilir. Umarım “tek seferlik” hatalara izin verebiliriz, ancak tekrarlayan hataların bir hatalar teolojisi içinde kabul edilmesi veya hoş görülmesi gerekmez. İnsanlar, Tanrı’nın ortak lütfunun sorumlusu ve onun benzeyişinin vekilleri olarak, öğrenme ve gelişme beklentilerini Tanrı’yı anlamak için kullanabilirler.

Umarız bu yazıyı okumak, hepimiz için hem kendi hatalarımıza hem de başkalarının hatalarına karşı nasıl karşılık vermemiz gerektiği konusunda bizi geliştirmiştir ve bir teşvik olmuştur.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Popüler Yazılar