Ölümden Dirilişin Önemi

Hepimiz öleceğimizi biliyoruz; Ölüm, bu dünyada “kesin” olan gerçeklerden biridir. Trafik kazaları, savaşlar, cinayetler, hep haberlerde. Her yerde bulunan mezarlıklar bize “ölümün köşede beklediğini” anımsatır: 

Kutsal Kitap bu konuda net ve açık konuşur. Yaratılış 3’ten itibaren her can, ölümlüdür ve ölüm insandan insana sirayet ederek devam eder. Mesih dönüp bizi yanına almadıkça ölüm kaderimizdir. Bedenimizden, dünyadan, dost ve akrabalarımızdan ayrılacağımız kesin. İbraniler 9:27’ye göre “bir kez ölmek, sonra da yargılanmak insanların “kaderidir” 

Ama ölüm, varacağımız son nokta değildir. Hepimiz merak ediyoruz: “Ölümden sonra ne olacak? Nereye gideceğiz? Nasıl görüneceğiz??” Evet, kesin olarak bilebiliriz, çünkü İsa’nın 2000 yıl önce yaptıkları bu sonu kesinleştirmiştir.

Peki, neden ölüm var? Efesliler 2:1-3’e göre hepimiz günahlarımızdan ve suçlarımızdan ötürü “ölüyüz.” İsyanlarımız, isteklerimiz, onları ne zaman ve nasıl istediğimizi bile bilmediğimiz yüreğimizdeki ve aklımızdaki arzular yüzünden, şu anda yaşarken, ölüyüz. Yani Tanrı’dan ayrıyız. Aramızda bir duvar varmış gibi, kendisi ile biz tamamen “yabancıyız”. Aklımız ve yüreğimiz hep istediğimizi almak için daha zeki, yaratıcı ve yeni yolları arayarak günah işliyor.

Fiziksel olarak yaşıyoruz ama ruhsal olarak ölüyüz. Fiziksel olarak öldüğümüzde neler olacak? Tekrar İbraniler 9:27’ye bakınız:“Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse” … Peki bu, yani “yargılanış” nasıl olacak? 

Yaptıklarımızın gerçek değeri ve motivasyonları yargılanacak ama bu kriterler yargılanmak konusundaki son unsurlar değildir. Vahiy 20:11-15’e göre “yaşam kitabı” ve yaptıklarımızı kaydeden kitaplar açılacak; . Yargının odak noktası her zamanki gibi “yaptıklarımızdır” ama son karar “yaşam kitabından” verilir: Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atılır. “Yeni Yeruşalim’e” giriş “yaşam kitabından” geçer. Öteki kitaplar yaptıklarımızın o girişi hak etmediğini, tersine ateş gölünü hak ettiğini gösterir.

Yalnız İsa, adlarımızı o yaşam kitabına yazdırabilir. Kendisi kurtuluş yolunu açmıştır. Özellikle İsa’nın ölümü ve dirilişi bu konuda önemlidir.

İlk olarak İsa öldü. Yukarıda belirttiğimiz gibi bu şaşırtıcı olmamalı. Herkes ölür dedik. Ama İsa’nın ölümü eşsiz, bizimkinden farklıdır. Ama bir noktada harika bir şekilde bizimkiyle aynıdır: Hem ölümümüzün hem de İsa’nın ölümünün nedeni bizim günahlarımızdır.

2. Korintliler 5:18-21, Galatyalılar 3:13, Titus 2:14, 1. Petrus 3:18 gibi ayetler, İsa’nın “bizim yerimize” ölerek yasadan gelen lanetimizi ve günahımızın cezasını ortadan kaldırdığını anlatır. Sonuç olarak, İsa’ya güvenen ve Ruhsal olarak ondan doğarak değişen herkes; İsa kadar doğru, pak, kutsal sayılır. İsa gelmeden 750 yıl önce Yeşaya 53’te Mesih’in cezalandırılmasının günahımızdan ve isyanımızdan ötürü olacağı belirtilir.

İsa bizim yerimize öldü, artık ölmemiz gerekmiyor. Bizi günaha olan köleliğimizden kurtardı. İsa ölerek bizi Tanrı ile barıştırdı. İsa’nın kurban olarak ölümü, Tanrı’nın gazabını yatıştırdı. İsa ölümüyle, Tanrı’nın bize olan sevgisini ve Eski Antlaşma’daki vaatlerine sadakatini, sergiledi. Yani İsa’nın ölümü, “ölümü” yendi. Ama sorunumuz sadece ölüm değil; ölümün yerine bir şey geçmesi lazım. Yani yeni hayat, Kutsal Kitap’ın işaret ettiği gibi “diriliş” ölümün yerini almalıdır.

Kutsal Kitap’a göre İsa’nın ölümü, dirilişi ve göğe yükselişi, Mesih’e güvenen kişinin kurtuluşunu sağlayan tek eylemdir. İsa öldükten sonra gömüldü. O dönemde mağaralar mezar olarak kullanılıyordu. İsa’nın mezarının girişi, yuvarlanarak yerleştirilen kocaman bir taşla kapandı (yuvarlanarak yerleştirildiği çukur, taşın bir daha yerinden çıkarılmasını çok çok çok zorlaştıran derinlikteydi); ayrıca İsa’nın mezarı Romalı askerler tarafında güvenlik altına alınmıştır. İsa hizmet ederken, ölümden dirileceğini üç defa söyledi (Matta 17:22 ve Markos 9:30-32). Bunu hatırlayan Romalı (ve metinden anlaşıldığı kadarıyla Yahudi) liderler İsa’nın cesedinin gasp edilmesini kesin olarak önlemek istemişlerdi.

İsa gerçekten öldü! Bütün peygamberler öldüler, bu yüzden İsa’nın ölümü şaşırtıcı olmamalı. Tanrı insanlara yalan söylemez, insanları aldatmaz; bu son derece önemli olayda Tanrı neden bütün insanlığı kandırsın ki? Yani eğer bazı kişilerin ileri sürdüğü gibi “İsa gibi görünen başka bir insan çarmıha gerildi, İsa ölmedi” iddiası gerçek olsaydı şu mantık çıkarımını yapmak kaçınılmazdır: Merhametli ve şefkatli olan Tanrı, özgür iradelerine müdahale etmeden sonsuz yaşama kavuşacağına dair söz verdiği ve umut bağlayıp İsa’ya güvenen milyonlarca kişiyi kandırarak bu insanların sonsuz yargısına maruz kalmasına izin vermiştir. Tanrı’nın büyük kurtuluş planı da İsa’nın ölümüne odaklanmıştır (1Pe. 1:18-20).

İsa ölümü sırasında olayın tanıkları vardı; annesi de oradaydı (onu en iyi tanıyan kişi mutlaka onu doğuran annesidir). Deneyimli Roma askerleri öldüğünden emin olmak için mızrakla böğrünü delmişti. Böylelikle hem düşmanları hem de dostları O’nun ölümünü gördü. İsa, girişine yuvarlanan taşla örtülen mağarada 3 gün kaldı. Cesedi korumak için kullanılan kilolarca baharat, parfüm ve bezlerle sarılı kaldı. Bunca şeyden sanki bayılmış gibi sağ çıkmak veya yanlışlıkla başka bir adamın çarmıha gerilmesi son derece imkânsızdır.

Asıl ilginç olan, dirildikten sonra birçok kişi farklı yerlerde O’nu gördü. İsa dirildikten sonra elindeki çivi izlerini elçilere gösterdi. İsa’nın dirildikten sonra göründüğü kişilere söylediği sözler de ölümünü doğrular. Luka 24, Yuhanna 20, Matta 28 ve Markos 16. bölümlerini birleştirdiğimizde, İsa’nın ölümü ve dirilişi sırasında olanları şöyle okuyoruz:

Şabat Günü’nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rabbin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu… Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar… Melek kadınlara şöyle seslendi: “Korkmayın! Çarmıha gerilen İsa’yı aradığınızı biliyorum… Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz? O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi… Mezardan dönen kadınlar bütün bunları Elçilere ve ona inanların hepsine bildirdiler… Ne var ki, bu sözler elçilere saçma geldi ve kadınlara inanmadılar… Bunun üzerine Petrus’la öteki öğrenci dışarı çıkıp mezara yöneldiler. Öteki öğrenci Petrus’tan daha hızlı koşarak mezara önce vardı. Eğilip içeri baktı, keten bezleri orada serili gördü… Bunları konuşup tartışırlarken İsa yanlarına geldi… Isa onlara, “Sizi akılsızlar! Peygamberlerin bütün söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler! Mesih’in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?” dedi… Elçilerden, “İkiz” diye anılan Tomas, İsa geldiğinde onlarla birlikte değildi… Sekiz gün sonra İsa’nın öğrencileri yine evdeydiler. Tomas da onlarla birlikteydi. Kapılar kapalıyken İsa gelip ortalarında durdu, “Size esenlik olsun!” dedi. Sonra Tomas’a, “Parmağını uzat” dedi, “Ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmansız olma, imanlı ol!” Tomas O’nu, “Rabbim ve Tanrım!” diye yanıtladı.

Burada dikkate değer birkaç nokta var.

Mezar boştu. Kadınlar mezara geldiğinde büyük taş yuvarlanmıştı. Hatırlayın, Roma askerleri hâlâ mezar başında nöbet tutuyor, hâlâ yaşıyorlardı. Yani bir kurtarma operasyonu olsaydı askerler öldürülmüş olmalıydı. Ağır taşla girişi kapatılmış mezar onların haberi olmadan nasıl açılmıştır?

Bezler hâlâ mezardaydı. Askerler dışardayken cesedi onca bezden çözmeye kimin zamanı olur? Hiç kimsenin.

İlk tanıklar bayanlardı. O dönemde bir bayanın tanıklığı değersiz sayılırdı. Bütün bunlar uydurma olsaydı ama amaç cidden insanları ikna etmeye çalışmak olsaydı, olayın ilk tanığın bir bayan olduğunu söylemezdiniz.

Elçilerin şaşkınlığı da dikkate değer. Bütün bunları İsa önceden söylediği halde ve bunların gerçekleştiğini duyduktan sonra bile hâlâ şaşırmış haldeydiler ve inanamıyorlardı. Ancak ne zaman buna inandılar? Dirilmiş İsa’yı gördüklerinde.

1. Korintliler 15’te Pavlus’un yazdıklarına bakalım: İsa dirildikten sonra “Kefas’a, sonra Onikilere göründü. Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bundan sonra Yakup’a, sonra bütün elçilere, son olarak zamansız doğmuş bir çocuğa benzeyen bana da göründü.” (1Ko. 15:5-6)

İsa’nın, dirildikten sonra yeryüzünde bulunduğu süre boyunca; Meryem, Emmaus yolunda iki öğrenci, Elçiler, aynı anda 500 kişiye göründüğünü okuyoruz.  Bütün bu insanların bir sanrı yaşadıklarını düşünmek hemen hemen imkânsızdır. Ayrıca Yahudilerin diriliş beklentisi ulusaldı, yani tek bir kişinin dirilişini beklemiyorlardı.

İsa’nın ölüp dirilmesi birçok kişiyi ve hayatlarını değiştirmiştir! Korkak ve şaşkın elçiler artık İsa’nın dirilişini cesurca ilan etmeye başlamışlardı. Kilisenin amansız düşmanı olan Pavlus İsa Mesih’in Elçi’si oldu. Neden? “Zulmettiği” İsa’yı gördü (Elç. 9:5) ve bu tecrübe, onun teolojisini, tutkusunu değiştirdi. Daha önce sövdüğü İsa, artık en çok tanımak istediği kişiydi (Flp. 3:7-11). Bu kişilerin İsa’nın dirilmesini beklemedikleri anlaşılıyor (birçok kez bunu önceden duymuş olmalarına rağmen) ama artık bu dirilişin gerçek olduğunu ilan ettiler. Neden? Çünkü gerçekti!

İsa’nın dirilişi 2000 yıl kadar önceki bir olay olmasına rağmen bizim için neden önemlidir?

Diriliş, İsa’nın ölümünü ve bu ölümün sonuçlarını onaylıyor (bkz. Rom. 4:25).

Müjde’nin doğru olduğunu onaylıyor; bu mesaj Tanrı’dan geldi, insandan değil (bkz. 1Ko. 15:20-34)

O halde İsa Mesih’in ölümü ve dirilişi ölüm, öte hayat, yargı ve cehennem azabından kurtulmak gibi varoluşumuzun önemli sorularına cevap bulmaktadır. Dünyada yaşadığımız hayata bir anlam ve cevap getirmektedir. İsa ölmüştür ancak diğer insanlar gibi ölüme yenik kalmamıştır. 

İsa Diridir.

Yazı, yazar vs. arayabilirsin!